SARİYERGAZETESİ.COM – BEKİR BATU – KÖŞE YAZISI
Türkiye 24 Haziran’da belki de siyasi tarihinin en kritik seçimlerinden birine gidiyor. Her seçim kendi içinde elbette önemlidir, ancak bu kez durum gerçekten çok ama çok kritik.
Millet ya “devam” ya da “tamam” diyecek. 6 Cumhurbaşkanı adayından biri Türkiye’nin başkanı olacak. Ancak seçimlerin erkene çekilmesinin de ana nedenlerinden biri olan Türk ekonomisi, 16 yıl boyunca oldukça çok yıprandı ve büyük hasar gördü. IMF borçları kapatıldı ancak çoğunluğu AK Parti döneminde alınan 453 milyar dolar dış borcumuz var. Bu borcun bırakın anaparasını, faizlerini bile ödemekte zorlanır hale geldik. Geçtiğimiz günlerde Faysal Villaları’ndaki evinde ziyaret ettiğim, bir dönemin efsane siyasetçilerinden Ekonomi’den Sorumlu Eski Bakan Güneş Taner’le yaklaşık 3 saat sohbet etme fırsatı buldum. Kendisinin Türk ekonomisinin şu an ki durumu hakkında yaptığı yorumları dinleyince durumun ne kadar ciddi olduğunu anlama fırsatı buldum. Görünen o ki seçimden sonra Türkiye’yi ciddi bir kriz bekliyor. 24 Haziran’dan sonra kim iktidar olursa olsun krize şimdiden hazırlanmalıyız. Devletin alışagelmiş eski savurganlıklarını sürdürerek bu krizden çıkması mümkün değil. Borçla saltanat sürmek dünyanın en mantıksız işidir.
Üretmeyen ve sürekli dışarıdan alıp tüketen bir toplum haline geldik. Bunun sonucu olarak da giderek kendi kendimize yetemeyen bir ülke haline geldik. OHAL’in kalkmaması, yurt dışındaki yatırımcıların ülkemize gelmesini önlüyor. Siz olağanüstü şartlarda yönetilen bir ülkeye milyar dolarlarını yatırmak ister misiniz? Haklı olarak elbette korkarsınız… Demokrasi ve hukukun hasar gördüğü, toplumsal barışın zedelendiği ülkelere gidip yatırım yapmak istemezsiniz. Ne yazık ki siyasetçilerimiz ülkedeki bu kötü gidişatı görmek istemedikleri gibi bir de yetmezmiş gibi kendilerinin neden oldukları tüm hatalara dış güçler bahanesini bulmaya devam ediyor.
Sanırsınız ki ülkeyi iktidar değil, dış güçler yönetiyor. Siyasetçilerimiz artık her sıkıştığı zaman “dış güçler” masalına sarılmayı bırakmalı. Dolar yükselir dış güçlere bahane bulunur, ülkede işler kötüye gider mazeret dış güçler olur. Peki devletin örtülü ödeneklerini dış güçler mi harcıyor, yandaşlara milyarlarca dolarlık ihaleleri dış güçler mi veriyor, iktidar yanlılarını hep dış güçler mi zengin ediyor, kamudaki yandaş kadroları dış güçler mi atıyor? Artık topluma dürüst olmak ve hesap verebilir şekilde davranmak gerekir. Türk toplumu dünyadaki en sabırlı ve kanaatkâr toplumların başında gelir. Aç kalır açıkta kalır ancak devletini yaşatır. Toplumumuzun içindeki bu manevi ruhu istismar etmek doğru değil. Ülkesini ve devletini canı pahasına seven bu insanların refah seviyesinin arttırılması için her siyasetçinin artık canla başla çalışması gerekir. Aksi halde hızla dibe vuran, dünyadaki gelişmelerden giderek kopan, mutsuz insanlar ülkesi oluruz. Türk halkına kimsenin bunları yaşatmaya hakkı yok.
İşte 24 Haziran’da sandığa giderken, tercihinizi yapacağınız isme ve partiye bu yüzden çok dikkat edin. Duygusal değil, aklınızı kullanarak oyunuzu kullanın. Unutmayın ki hiçbir siyasetçi kutsal değildir, gökten indirilmiş hiç değildir. Vereceğiniz oy kime olursa olsun kazanan Türkiye olsun! Biliyorum ki; mutlu ve güzel bir 25 Haziran sabahına uyanmak toplum olarak hepimizin ortak özlemi.