Kategoriler
Gündem Manşet

ŞÜKRÜ GENÇ: “İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NA ŞİKAYET EDECEĞİM”

HABER MERKEZİ/ SARIYER OLAY

Yine oldukça yoğun bir dönem geçiriyorsunuz. Nisan ayında mecliste komisyon seçimleri yapıldı, Faaliyet Raporu açıklandı. Bunun dışında Edebiyat Günleri, 23 Nisan Programı gibi etkinlikler yapıldı. Bu süreci sizden dinleyebilir miyiz?

Evet. Son dönemde çok yoğun etkinlik programı yaşadık. En başta yeni belediye binamız 1 Nisan’da açıldı. Yıllık Faaliyet Raporu’nun açıklanması yoğun oldu. Nisan ayı meclislerinde komisyon seçimleri yapıldı ,bütçe konuşuldu ve bir yılın hesabı anlatıldı. Sonrasında 23 Nisan programı yapıldı ve o da dolu dolu geçti. Her yıl geleneksel olarak yaptığımız etkinlik bu yıl da üzerine koyularak yapıldı. 23 Nisan’da İstanbul dışından ve yurt dışından 450’ye yakın çocuk geldi. Diyarbakır, Van, Mardin, Rize ve başka illerden yurt dışından da Rusya’dan Romanya ve Arnavutluk ve başka ülkelerden yüzlerce çocukla buluştuk.

“ÇOCUKLAR TERÖRÜN BİTMESİNİ İSTİYOR”

Çocukların bir araya gelmesi onların üretken olmasını sağladı. Çocuk Meclisi kuruldu ve belirledikleri başlıkları tartıştılar. Başlıklar çocuksuydu ama çok anlamlı oldu. Doğu illerinden gelen çocukların gündemleri terördü. Teröre karşı barışın bir an evvel gelmesini terörün bitmesini ve bölgeye huzurun gelmesini istiyorlar. Geleneksel hale getirdiğimiz 23 Nisan etkinliği bu yıl da birçok çocuğun biraraya gelmesini ve yaşantılarında güzel hatıra olmasını sağladı. Şunu kimse unutmasın; halkımız her zaman o samimiyeti gösterir yeter ki yöneticiler samimi olsun. Siz samimi olduğunuz sürece iletişim her zaman kurulur. Samimi değilseniz bunu en başta çocuklar anlar. Biz her zaman doğuyu ihmal ettik ve onun bedelini ödüyoruz. Bunu da kullananlar iyi bir manevrayla kullanıyor. Etkinliklerde Avrupa’dan gelen çocukla Diyarbakır’dan gelen çocuğun beklentisinin farklı olduğunu gördük. Farklarına rağmen 3 gün içinde inanılmaz kaynaştılar. Çocukların aynı dili konuşması gerekmiyor. Dolu dolu yaşanan 23 Nisan’da bizim için en önemli şey İstanbul’u ilk defa gören çocukların İstanbul hakkında fikir sahibi olmaları oldu.

“EDEBİYAT GÜNLERİ’NE NİTELİKSEL KATILIM YÜKSEK OLDU”

Katılımın yüksek olduğu ve çok başarılı geçen bir diğer etkinlik de bu sene altıncısı gerçekleşen Edebiyat Günleri, nasıl geçti?

Bu yıl bu etkinliğin çapını genişlettik; eskiden 3 günde yapılan etkinlik bu yıl 5 gün boyunca yapıldı. 32 önemli yayınevi ve 200’e yakın yazar ve şair katıldı. Bu sene bir kez daha gördük ki Edebiyat Günleri’ne katılım çok yüksek oldu. Nicel kalabalığın ötesinde nitelik olarak da katılım önemli oldu. Daha önce Beyaz Martı Onur Ödülü Yaşar Kemal üstadla başlayıp, Zülfü Livaneli ve Vedat Türkali ile bu sene de Murathan Mungan ile devam etti. Öykü Yarışması düzenledik; bu sene müracaat çok fazla oldu ve yaş kategorisine göre değerlendirme yapıldı. Öykü yarışmalarımızın ismi döneminin vatansever öğretmeni üstad Fakir Baykurt ismiyle oldu. Dereceye giren çocuklar yaş gruplarına göre değerlendirildi ve bu eserler kitaplaştırıldı.

 “SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN TEMELİ KATILIMCILIKTIR”

Yoğun etkinlik süreci 14 Mayıs’ta tamamlandı. Bu süreçte de başkanlık yapmaya başladığınız 2009 yılından beri dile getirdiğiniz “katılımcılık” unsurunu önemsediniz. Bu bağlamda etkinlik anlayışınızı özetler misiniz?
Şunu gururla söylüyorum ki herkes çok mutluydu. Yerel yöneticilik sadece asfalt dökmek ve yol yapmak değildir. Yaşamın herbir noktasında olmalı ve yaşamın her noktasında orada yaşayanlarla paylaşmalısınız. Biz bunu yapıyoruz. Etkinlik anlayışlarımızda da bu var. Günümüzün temel söylemlerinden biridir;sürdürülebilirlik. Herkesin ağzında pelesenk olmuş. Kulağa hoş geliyor ama herkes farklı biçimde kullanmaya başladı. Sürdürülebilirliğin temeli katılımcılıktır. Yaptığınız her işi katılımcılarıyla yapmalısınız. Biz bunu sahada geniş şekilde uyguluyoruz. Örneğin bir park yapımında bölgenin vatandaşıyla karar alıyoruz. Her süreci birlikte yaşıyoruz. Katılımcı olan halk projenin gelişiminde yer aldığı için sahipleniyor ve sonrasını da sahipleniyor. Böylece maksimum sonuç almaya başlanıyor. Bütün süreçte katılımcılarla beraberiz. Bunların başında STK’lar geliyor. Doğru olan da bu. Yaşamın her alanına daha çabuk girmeye çalışıyoruz. Sorunları böylece daha çok çözüyoruz.

Başkanlığa başladığınızdan beri hakkınızda en çok kullanılan ifade “gönül adamı”. Bu güzel düşünceyi insanların size olan bu sevgisini nasıl taşıyorsunuz?

Dünyanın neresinde olursanız olun insanların mutluluğuna yönelik projeler geliştirdiğinizde huzur oluşuyor. Bölgenin huzurlu bölge olarak istatistiklerde çıkıyor olmasının temel nedeni birliktelik ve kordinasyonun birlikte işliyor olmasıdır. Ben zaten gönül adamıyım. Benim sanat yönüm kuvvetli. Geçmiş dönemde folklör oynamış olmam, türkü söylüyor olmam ve bunları halkın içinde halkla beraber yapmam etkili. Hayatım şantiyelerde geçti. Hayatı paylaştık; yiyecek içeceğimizi paylaştık.Bunlar olmadan olmaz.

Halkın düğünlerine cenazelerine katılıyorum. Belediye Başkanı bunu yapmalıdır düşüncesiyle değil her zaman böyleydim. Yaşamımın olmazsa olmazı halkla beraber olmaktır. Öyle ki torunlarımı göremiyorum. Düşündüğüm ana sistemi oluşturduğumuz zaman kendime daha fazla zaman ayıracağım. Şimdi yirmi saat çalışıyorum; dert yanmak anlamında söylemiyorum. Ana sistemi kuracağız ve rahatlama olacak.

“TOPLUMDA YAPI BOZULMASI VAR”

Ben insanların yaşamda beklentilerini tahmin edebiliyorum ama şu anda şaşkınlık içindeyim bu beklentiler farklı yerlere gidiyor. Bu içimi acıtıyor. Korkunç bir yapı bozulması var. Bugüne kadar toplumumuz alışık olmadığı davranışlarla karşı karşıya. Bu toplum böyle değil. Bu insanlar özverili. Van’dan Diyarbakır’dan Edirne’ye kadar bütün insanlar duyarlı. Halkımız, kendinden başkasının hakkını savunan insanlardı. Şimdi toplum bambaşka oldu. Bu garabeti ortadan kaldırmamız lazım. Sanatı etkinliklerde ön planda tutmamızın nedeni bu. Burada kendi öz kültürümüzü anlatıyoruz. Senfoni Orkestrası getirmiyoruz; kendi türkülerimizi çalıyoruz. Burada toplumun kendi alt yapısının onlara hatırlatılması mutluluk alanı yaratıyor.

“BAŞARILI OLMANIN YOLU ÇAĞDAŞ OLMAKTIR”

Yeni yetişen neslin de buna alışma ortamını hazırlamamız gerekiyor. Toplumun feodal yapılanması hala etkili ama bu yapılanmayı farklı amaçlarla kendi çıkarlarına kullandıklarında farklı yerlere gidiyoruz. Giderek çağdaşlıktan uzaklaşıyoruz bu da birilerinin işine gelen şeyler. Burada isim vermiyorum kim olursa olsun. Dünyada başarılı olmanın en büyük yolu çağdaş olabilmektir. Küresel yeni oluşumda yer almamız için eğitim seviyesini yükseltmemiz gerekiyor. Dünyayı takip edebilecek ve kendimizi de güncelleyecek o yapının içinde olmamız lazım. Her şeyi takip edebilecek kültüre sahip olmamız lazım. En önemlisi de insan ilişkilerinde sevgi ile yaklaşmak daha rahat ilişki kurulmasına neden olur. Samimi ve art niyetsiz olmak gerekir. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda mesafe alınır.

“EN İYİ BİNADA EN İYİ PERSONELLE EN İYİ HİZMETİ VERMELİYİZ”

1 Nisan’da açılan yeni belediye binası Sarıyer’de ve yerel yönetim kavramında neleri değiştirdi?

Bu bina dahil olmak üzere yaptığımız her şey yaşama entegre olmak içindir. En iyi binada en iyi personelle en iyi hizmeti vermemiz gerekir. Hizmeti alan insanların da hakkını arıyor isteğini söylüyor olması lazım ve yeri geldiğinde tartışacak boyutta olması lazım. Bütün bunlar iyi niyetle yapılmalıdır. Şu anda insana yönelik temel anlamda onların sorunların çözümüne yönelik çalışıyoruz bundan sonra devam edeceğiz. Bundan sonra hizmet kalitesinde inanılmaz bir artış olacak. Bugüne dek çalışmalar alt yapısız yapılıyordu. Yeni binada halkın belediyeden beklentileri kısa sürede yapılacak bu da yaşamda kaliteyi arttıracak. Bunun için entegrasyon devam ediyor sistem kuruluyor. Bu binanın çok önemli özellikleri var.

“YENİ BELEDİYE BİNASI SÜREKLİ KENDİNİ GÜNCELLEYECEK”

Yeni bina hiçbir zaman bitmeyecek sürekli kendini güncelleyecek. Yeni binamız tam bir yerel yönetim binasıdır ve sadece Sarıyer değil diğer yerel yönetimlerine de örnek olmalı. Enerji dönüşümüyle insanlara teşvik edici olmalı. Şunu hep diyorum ki yalnızca Türkiye’de değil Avrupa’da da böyle bir belediye binası yok. Avrupadaki yerel yönetimlere örnek olması anlamında da önem arz ediyor. Bundan sonra çalışma alanımızı iyi planladığımızda harcanan zamanı maksimum verim alınan sürece dönüştürmüş olacağız. Zaten sonunda verimlilik yoksa boşuna çalışılıyor demektir. Özeleştiri çerçevesinde bakarsak bu kadar yoğun çalışma karşısında verimlilik bu olmamalı daha fazla olmalı. Bir yerlerde eksiklikler var ve bunları tamamlamamız lazım.

“MECLİSTE SABOTAJ VAR”

Sarıyer Belediye Meclisi’nde uzun zamandır yaşanan kaosa gelelim. Bu durum birçok kesimi rahatsız etmekte. CHP ve AK Parti grubunun mecliste yaşattığı gerginlikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mecliste ciddi sorunlar yaşamaktayız. Mecliste çalışmaların engellenmesi gibi bir durum var. Son zamanlarda mecliste sürekli olayların çıkması dışarıdan gelen birilerinin etkisi diye düşünüyorum. Bu durum meclis üyeleri tarafından yaşatılmıyor. Burada haklı olarak kasıt arıyorum; sabotaj var. Bunun bir şekilde önüne geçmek zorundayız.

“YANLIŞ ALGI OLUŞTURULUYOR”

Sürekli olarak Sarıyer Belediyesi meclisinde olaylar çıkıyor algısı yaratılıyor. Yerel basın da durumu bu şekilde veriyor; “mecliste olaylar çıkıyor şeklinde değil mecliste olaylar çıkartılıyor” şeklinde verilmeli. Bilinmelidir ki sorun mecliste değil. Sarıyer insanı ve genel anlamda Türk toplumu kavga istemiyor. Ben 2009’dan beri belediye başkanlığı yapıyorum hiçbir zaman isim vermemişimdir, mesajlarımda hiçbir zaman şu şunu yapıyor dememişimdir.

“İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NA ŞİKAYET EDECEĞİM”

Ama şu anda kantarın topuzu kaçtı. Bu çok önemli ve bu işin üstüne kesinlikle gideceğim. İçişleri Bakanlığı’na gideceğim ve bu insanları şikayet edeceğim. Hiç kimsenin, kimsenin huzurunu kaçırmaya hakkı yok. Özelikle Sarıyer Belediye Meclisi herkesin samimi olarak çalışması gereken bir yer. Yapılacak o kadar çok şer var ki. Hizmet yarışı olmalı. Şu anda en temel sorun mahallelerin tapu tahsis belgelerinin tapuya döndürülmesidir. Vatandaşıa yasanın verdiği hak var ve o hakkı da belediye meclisi kanalıyla elde etmesi söz konusu. Bu noktada bu insanlar oyalanmamalı ve yasal hakları pratiğe dönüşmelidir. Bu noktada bana göre; grubu olan iki partinin mutlaka birarada hareket etmesi gerekir ve sadece Sarıyer’de değil Büyükşehir’de de çözüm bulması gerekir. Yasal olmayan birtakım şeyler yapılıyor. Konunun meclisten çıkıp Büyükşehir’e gitmesi yazının ve meclis kararı veya başkanlığın bir kararıyla dönmesi gerekirken sıradan bir daire başkanlığı tarafından geri döndürülmesi yasal değildir. Bu, buradaki meclisi ciddiye almamak demektir.

“CEPLERİNE NE KONULURSA KONULSUN KİMSE HUZUR BOZAMAZ”

Sarıyer Belediye Meclisi Sarıyer halkı demektir. Bu meclis birilerinin atamasıyla oluşan değil halkın seçimiyle oluşan meclistir. Herkesin söylediği şeyin ölçüsünü bilerek konuşması lazım.Meclisteki kaosun geçmesi için bakanlıktan yardım isteyeceğim. Yapmış olduğumuz bir takım tespitler var bunları ulaşabileceğim en üst noktaya ulaştırıp dikkate alınmasını isteyeceğim. Çünkü orada kimsenin huzur kaçırmaya hakkı yoktur. Ben dahil olmak üzere kimse kimsenin huzurunu kaçıramaz. Orası şehir meclisidir vatandaş gelecek isteklerini üyelere verecek üyeler de sorumluluklarını bilerek hareket edecek. Dışarıdan gelenlerin de huzur bozmaya hakkı yoktur. Ceplerine ne konulursa konulsun kimse huzur bozamaz. Biz her şeyi biliyoruz. Benim yukarılara konuyu götüreceğim dememin altında yatan budur. Ben insanların samimiyetine inanıyorum insanların da bizim bu konudaki hassasiyetimizi görmesi lazım. Mecliste birtakım olaylar çıkartılmasının onlara faydası olmaz ki. Şu anda yaptıkları gibi kendilerini küçük düşürürler. Bu sözün kime gittiğini anlamaları gerek başka çaresi yok. Biz yöneticilerin farklı sorumlulukları vardır bunu bilmek gerek.

“ŞÜKRÜ GENÇ’İ ÖRNEK ALSINLAR”

Bu sözün sonrasında ne gibi ortamlar yaratacağının hesaplanması lazım. “Ben söylerim, ben ederim, ben bilirim, ben yaparım” gibi düşüncelerle olacak şeyler değil. Özellikle şunu açık ve net olarak söylüyorum ki Şükrü Genç’i örnek alsınlar. Ben hiçbir şekilde ortamın gerilmesi konusunda bir tavır içinde olmuyorum. Bu halim sokakta da böyledir gazetelerde de böyledir, her yerde böyledir. Başka bir şey istemiyorum. İnsanların düşünceleri kesinlikle birbirinden farklı olmalıdır. Kamuoyu araştırmaları da gösterdi ki toplumun yüzde 70’i birlik beraberliği büyük özlemle istiyor. Toplum kamplaşma istemiyor. Kalan yüzde 30’un içinde her şey var ama bizim bakmamız gereken yüzde 70’dir. Yüzde 30’u da ikna etmek konusunda çaba sarf edeceğiz.

Bu dobra röportaj için çok teşekkür ederim. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Ben teşekkür ederim. Bütün söylediğim şeyleri yapmamız halinde her şey çok daha kolay olacak. Arkadaşların şunu da bilmesi gerekir; Sarıyer diğer bölgelerden her şeyiyle çok farklı. İnsan yapısıyla yaşam biçimiyle her şeyiyle çok farklı ve bunun göz ardı edilmemesi gerek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir