SARİYERGAZETESİ.COM – ÖZEL RÖPORTAJ
AK Parti Sarıyer İlçe Başkanlığı’nda gerçekleştirdiğimiz röportajda yaklaşan eğitim-öğretim yılından, pandemi sürecine, kadına şiddetten Sarıyer’in ilçe gündemine kadar dikkat çeken mesajlar veren Cevahiroğlu; “AK Parti’ye 1 buçuk milyon yeni üye geliyor, bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Bu ülkenin yalnızca AK Parti’den umudu var demektir” diye konuştu.
Yaklaşan eğitim öğretim yılıyla ilgili bir mesajınız var mı?
Öncelikle yeni eğitim-öğretim yılı tüm Türkiye’ye ve Sarıyer’imize hayırlı olsun. Bilim Kurulu ve Millî Eğitim Bakanlığı açıklamalarını yaptılar. 31 Ağustos itibariyle uzaktan eğitim başlayacak. 21 Eylül’de de seyreltilmiş oturma sistemlerine dikkat edilerek yüz yüze eğitime geçilecek. Çocuklarımızın geleceği çok kıymetli ve bu anlamda onların geleceğini hep beraber düzenlemeliyiz. Ailelere önerim; 31 Ağustos’ta okul açılıyormuş gibi evinde, EBA sistemiyle birlikte çocuklarınıza bir yer belirleyin ve eğitim psikolojilerini hazırlayın. Aile görevini yaparsa, uzaktan eğitimle gayet başarılı bir şekilde devam ettiği üzere, eğitim süreci doğru gidecektir. Tabi bunu yaparken de yüz yüze okulun açılacağı dönemdeki tarihlerine de hazırlık yapılmalıdır. Çocukları okulda arkadaşlarıyla olan ortamlarda maske, temizlik, mesafe kurallarına da alıştırmamız gerekiyor.
Her ne kadar normalleşme sürecine girilse de pandemi süreci devam ediyor. Peki, ikinci dalga endişelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İkinci dalga, üçüncü dalga… Yani psikolojik bir baskı… Biz eğer temizliğimize, mesafemize ve korunmamıza dikkat edersek “ikinci dalga” gelmez, üçüncü dalga da… Ama biz “nasılsa büyük dalga geldi geçti” anlayışına girersek bu virus çok hızlı yayılır. O zaman dalga değil tsunaminin altında kalırız! Bu yüzden herkes hassasiyet göstermek zorunda! Konu, sadece beni değil, seni değil bütün toplumu ilgilendirdiği için insanların bu kurallar özellikle dikkat etme mecburiyeti var. Camilerimizde sosyal mesafe ve maske kurallarına uyuyorlar. Ama ulaşımda, plajda, düğünde, eğlencede ya da taziyede maalesef buna kimse dikkat etmiyor. Sosyal mesafe, maske ve temizlik kurallarına uyarsak ne okulumuzda ne de sosyal yaşamımızda bir problem olmayacaktır.
Peki, bu süreci Sarıyer genelinde nasıl görüyorsunuz?
Sarıyer pandemi konusunda olumlu açıdan İstanbul’un dördüncü ilçesidir. İlk üçte sanayisi olmayan, tarımla uğraşan ve geniş yerleşim alanları olan ilçeler var. Ama Sarıyer’de öyle değil, çünkü çalışan kesim çok fazla. Hacıosman’dan başlayarak 5 metro istasyonuna sabah ve akşam baktığınızda ne kadar hareketin olduğunu ve virüsün ne kadar hızlı taşınabileceğini hissedersiniz. Öte yandan sayfiye alanı olduğu için Sarıyer’e hafta sonları gelen insanlarla beraber çok fazla virüs gelme riskine rağmen Sarıyer İlçe Sağlık Müdürlüğü’müz inanılmaz güzel bir filyasyon ekibiyle gönülden çalışarak ilçeyi kontrol altına almışlardır. Sarıyer Kaymakamı’mız Mehmet Özer’in başkanlığında Sarıyer İlçe Sağlık Müdiremiz Nilüfer Ataoğlu’na, ilçe tarım müdürümüz Yavuz Acar’a ve jandarma/emniyet güçlerimize çok teşekkür ediyorum.
Sarıyer’de hafta sonlarının ardından ortaya çıkan çöp yığınları için yorumunuz nedir?
Çevreye saçılan çöpler başlı başına derdimiz. Halkımızın niçin böyle yaptığını anlamakta güçlük çekiyorum! Etrafa o çöplerin bırakılması her açıdan dert ama hiç kimsenin derdi değil gibi çünkü herkes “ben yapacağım temizleyecekler” anlayışında. Aslında herkesin “ben kirletmeyeyim ya da temizleyeyim ki başkasına da temiz ol diyebileyim” psikolojisi içinde olması gerekir. Burada yorumu yapmakta zorlanıyorum… Ne olur herkes temizliğe özen göstersin.
Son günlerde Türkiye’de kadına şiddet gündemde. Toplumda yaşanan şiddete eğilimle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’de kadın cinayetleri olduğu kadar erkek cinayetleri de var. Ama kadınlar bizim için çok kıymetli olduğu için kadına gösterilen şiddetin ya da işlenen cinayetin bizim için hassasiyeti inanılmaz yüksektir. Fakat istatistiklere baktığımızda bizden daha fazla ileri seviyede dediğimiz Avrupa’da ve Amerika’da çok daha fazla kadın cinayeti ve şiddet olayları olduğunu görüyoruz. Ama “bu ülkelerde böyle bizde rakam iyi” deme hakkım kesinlikle yok. Ülkemizde sıfıra düşmesi gerekir. İslamiyet’te kadının bize emanet olduğu ifade edilir. Dolayısıyla kadını mal gibi gören mantıkları bir kenara bırakıp kadınlarımızı kıymetlendirmeliyiz. “İstanbul Sözleşmesi korur” demek de hiçbir şekilde doğru değildir. Bunun getirdiği bir avantaj görünmüyor. Devletimiz bu konuda araştırmalarını yapıyor. Doğru araştırma ve neticelerle kadınımızı, annemizi ve kardeşimizi korumak mecburiyetindeyiz. Eğer bir kadına şiddet uygularsam bana emanet olan kardeşime, eşime ve anneme de şiddet uygulamış oluyorum diye düşünülmelidir. İslamiyet’in kadına bakışı çok kıymetlidir. Öyle ki Peygamber efendimize “Kim daha kıymetli; anne mi baba mı?” diye sorulduğunda 3 kere “anne” diye yanıtlamıştır. “Cennet annelerin ayakları altındadır” diyen bir toplumun, kadına şiddet uygulamasına çok kızıyorum.
Kadınların iş hayatındaki oranı arttığında işsizliğin biraz daha azalacağını düşünüyor musunuz?
Ben 30 senelik profesyonel çalışma hayatımda dünyanın birçok ülkesine de gittim. Her seferinde kadınımız çalışma hayatının içinde “neden yok” diye çok sorguladım. Çalışmak ve kariyer yapmak isteyen kadının erkekten çok daha kıymetli olduğunu gördüm. Her zaman da kadının çalışma hayatı içinde olması taraftarıyım. Ama kadının ayrı bir yaratılış fonksiyonu da var; anne olmak ve evi idare etmek. Bu olmazsa olmaz fonksiyonlarından birisidir. Dolayısıyla bundan kaybediyorsa kadının illa ben çalışacağım demesi de problem yaratıyor. İkisini dengede tutabilmek biraz zor bir durumdur. Mesela çalışmayı o kadar sevdiği için eşinden boşanmış ve çocuğuyla birlikte yaşayan iş insanlarımız var. Kadın her yerde üretebilir. AK Parti döneminde açtığımız kurslarla ve oluşturduğumuz sertifika programlarıyla kadınlarımız ekmek parası kazanır hale geldi. Kazandıkları parayla çocuğunun okul harçlığını çıkardığı için inanılmaz mutlu olup bize “Allah sizden razı olsun” diyen kadınlar var. Biz bunu devam ettirmek üzere çokça uğraşıyoruz. Hatırlarsanız daha evvel de konuşmuş ve okullara küçük bir bostan yapalım demiştik. Çocuklar domates, salatalık, biber üretsin. Çünkü kendisi bir şeyler üretince, çok kıymetli oluyor. Üretmeyi öğretmek konusunda çok kıymetli bir çalışma olacaktı. Şu anda bakıyorum Sarıyer Belediyesi’ne hiç umurunda değil. Üretmeyle ilgili hiçbir şey yapmıyor tamamen tüketmeyle ilgili şeyler yapıyor. 2019 Faaliyet Raporu’yla ilgili sorularımız ve eleştirilerimize hiçbir yanıtları yok! 5 senede özel kalem harcamaları yüzde 250 artmış. Yani; içelim, gezelim, yiyelim, ağırlayalım… Ama Sarıyer’e hizmet kaleminde Fen İşleri yüzde 200 azalmış. Destek hizmetlerindeki artış da ihaleye açılmadan yapılan plansız, programsız işlerle alakalı olmuş ve çoğalmış. Bu Sarıyer’in geleceğini ipotek altına almaktır. Bu anlayışa oy veren Sarıyerlilerin aklıyla dalga geçmek nasıl ağırlarına gitmiyor, şaşırıyorum…
Sarıyer Belediyesi’nde Şükrü Genç’in 3.dönemde Sarıyer’deki tablo sizce nedir?
Bunu halk belirler ve halkın belirlediğinin de başımın üzerinde yeri vardır. Ama halk bunu siyaseten yani ideolojik düşüncelerle yapıyorsa yatırım yapılmamış bir Sarıyer’de yaşayacak. Gelecek yılları ipotek altına alınmış, borcun içinde yüzen, hiçbir iş yapamayan, varlıkları satan, sattıklarını da özel kalem bütçesinde harcayan bir Sarıyer Belediyesi’yle yaşayacak. Sahip çıktığımız sürece doğrular ileriye gider. Öbür türlü algıyla yaşayacağı bir Sarıyer olur. Sarıyer Belediyesi korkuluk ve merdiven belediyesidir. Başka bir uygulama yok. Onun için de geçen senelerde çok vurguladığımız konuyu bu seneki faaliyet raporunda koymamışlar, az resim kullanmışlar. Ama rakamlara baktığınızda planlama 10 metre, gerçekleşme 1.000 metre merdiven ve korkuluk. 500 metre merdiven demiri kullanırım diye planlanmış, 5.000 metre gerçekleşmiş. Ama diğer bir taraftan 10 bin ton asfalt atarım deyip de 3 bin tonda kalmış… Bu mudur yani belediyecilik? Bunlar zaten standart yapman gereken faaliyetlerdir. Bunları başardım diye anlatmaman lazım. Artıları üzerine koyman lazım ki belediye olabilesin. Halbuki Salih Bayraktar’ın döneminde Sarıyer’e yapılan hastane, kütüphane, gençlik kamp merkezi ve kültür merkezi gibi birçok çalışma vardı. 20 bin çocuğu ağırladık Marmaracık Kampı’nda ve burada takım sporları yaptırdık. Burada bireysel değil, takım olarak başarının önemini kavradılar.
İBB’nin Sarıyer’deki çalışmalarını nasıl gözlemliyorsunuz?
Şu ana kadar bizim Sarıyer’e kazandırdığımız İBB kültür merkezinde program yaptılar mı? Sadece hafta sonları o da 4-5 program yapıldı. Sonra pandemi vardı savunması var. Oysaki açık alanda sinema filmi gösterimleri yapabilirler. Bundan evvel Kurban Bayramı’nda kurbanlıklar kaçardı, şimdi İBB’nin yaptığı organizasyonda kasaplar kaçtı. Adamlar kurban kesme ve dağıtma organizasyonunu beceremediler. İstanbullu hemşerilerimizin 17 bin lira verdikleri kurbanlar çöpe gitti, murdar oldu. Vatandaşa kurban kesimi için sabaha randevu verip gece bitiremediler. Bu durumdan şikayet eden arkadaşlara da AK Parti trolü dediler. Kurban Bayramı’nda hiç kimseye et dağıtılmadı. Böyle bir acizlik olur mu? 1 liralık maskeyi 2.89’a aldılar. Su geçirmez dediler. Alay ettiler insanlarla. Otobüse 47 kişi birden binmişti. Bu yalan çıkınca yanıltıldık dediler. 500 bin ton asfalt döktük İstanbul’a dediler. O da sehven oldu. 150 liralık yardım paketi dağıtacağız dediler ama 75 liraya çok rahat yapılabiliyordu. Sonra dediler ki bu henüz prototip geliştireceğiz. 15 liralık dezenfektanı 74 liraya aldılar. Hep dert hep dert! Sarıyer’e müjdelerle beraber gelen 26 milyon liralık harcamayla Hacıosman Korusu’nu güzelleştirdik diyen belediye sorumluları var. Daha evvel biz orayı düzeltelim dediğimizde Sarıyer Belediyesi “hayır burayı yapamazsın” diyerek ruhsat vermemişti. Örnekler çok.
Sarıyerli İdeolojisine değil, Sarıyer’ine sahip çıkacak. Restoranlardaki özel toplantılarla Sarıyer’e hizmet olmaz. 3 Mart 2019’da şeref sözü verilerek yapılan bazı imzalar vardı. O şeref sözü üzerinden bir buçuk sene geçti. Ne kadarı gerçekleşti? Sıfır. Sarıyer Belediyesi’nde çalıştay yaptılar. Çalıştaydan 4 ay sonra rapor çıktı. Rapor da çalıştayda biz bunları konuştuk raporu! Böyle yapılacak diye bir içerik değildi. Çalıştay çözüm üretimidir, konuşalım rapor yazalım değil. İBB’nin arazileri vardı hani hepsini devredeceğim diyordu ne kadarı devredildi. Ne aşamaya gelindi onu bile zorlayarak çıkarmaya çalışıyoruz AK Parti grubu olarak. Bu mudur samimiyet? Samimiyetsiz insanlardan ben çok çekiniyorum. Geri planında başka düşünceler vardır her zaman. CHP’li bir vekil Kaymakam beye diyor ki “pandemi yardımlarını tamamen AK Partililere verdiniz”… Buna hiçbir muhtarım, ya da hiçbir dernek çıkıp da cevap vermedi. Oysa Kaymakam Bey bütün Sarıyer’e ihtiyaç sahibi olan başvursun diye muhtarlar üzerinden bildirdi. Bu kadar güzel bir çalışmada hiçbir muhtarın buna cevap vermemesini ben samimiyetsizlik olarak görüyorum. Doğruya ve samimiyete sahip çıkacağız.
Eğitim demişken Sarıyer Akademi’nin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Zaten kazanma şansı yüksek olan en başarılı öğrencileri seçip de biz kazandırdık dedikleri konuşuluyor?
Konuşulan doğrudur. Başka bir şey söylemeye gerek yok. Herkes getirsin çocuğunu oraya vermeye çalışsın, almadıklarını görsün. Niye almadıklarını yaşayarak görsün. Biz anlattığımızda ana düşünceleri bu yönde olduğu için “Zaten AK Parti bu, kötüleyecek Sarıyer Belediyesi’ni” mantığıyla bakıyorlar. İyi olduklarında teşekkür ettik, kötü olduklarında yapmaları gerekenleri söyledik çünkü halk bize gelip şikayetlerini iletiyor. Biz de bu şikayetleri Sarıyer Belediyesi sorumlularına söylüyoruz. Ben pandemi döneminde o teşekkürü yaptım. Kurumların dezenfekte edilmesinde güzel şeyler yaptılar. Ben iyi yapılana iyi, kötü yapılanlara da kötü yapılıyor demek zorundayım. Yapılmayanları ortaya koyduğumuz zaman da zaten yapabilecek kabiliyetleri yok. 900 milyar TL sınırlarına gelmiş bir borç seviyesi var. Hiç olmazsa bazı şeyleri azaltmaya giderek “tasarruf dönemindeyiz, Sarıyer’e harcamayacağım” deyin. Özet; 3 dönem öncesinin sözlerini yerine getirmemiş bir belediye var. Dolayısıyla benim için başarılı bir belediye çalışması değildir.
AK Parti’nin Sarıyer’deki üyelik çalışmaları süreci nasıl gidiyor?
Çok güzel gidiyor. İstanbul’dan Genel Merkez’e önce 45 bin, sonra 75 bin yeni üye verdik. Şimdi de 100 bin yeni üye sözü verdik. AK Parti’ye bu kampanya döneminde 1 buçuk milyon yeni üye geliyor, bu ne demek biliyor musunuz? Bu ülkenin yalnızca AK Parti’den umudu var demektir. Sarıyer’de hiç düşünmediğimiz kadar yeni üye kazandık. 18-30 yaş aralığında yeni üyem çok. Çünkü benim gencim akıllı, “sosyal medya akımıyla yönlendirilen” diye tabir ediliyor ama bazı şeyleri oturup dinlediği zaman çok iyi anlıyor. Dolayısıyla bu ülkeye bir tek Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin çözüm olacağını biliyor.
Yanlış ve yalan bilgilerle boğulan gencim moralsiz ve gelecekten umutsuz olup kendisini de işe yaramaz görüyor. Ama açılan Ayasofya Camisi, doğal gaz kaynaklarının keşfi, Akdeniz’deki çalışmalar ve dünya liderleriyle olan ilişkiler bu moral seviyesini arttırdı. Ayrıca, 1 milyon genç yazılımcı programı başladı. 650 bin genç CV vermiş durumdadır. Türkiye’de diğer bir eksiklik te; rol model eksikliğiydi. Recep Tayyip Erdoğan dünyada ve Türkiye’de doğruları konuştuğu için birçoklarının gözünde rol model oldu. Bizlerde O’nun temsilcisi olarak rol model olup, gençlere “biz de böyle başarabiliriz” psikolojisi yaratmaya çalışıyoruz.