SARİYERGAZETESİ.COM – BEKİR BATU yazdı
Son sözü ilk cümlede söyleyeceğim; “Sarıyer’de son bir ayda dolaylı ya da doğrudan koronadan vefat edenlerin sayısı “çoğu var, azı yok” yaklaşık 80 kişi… Sarıyer’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin raporuna göre; depreme dahi gerek kalmadan her an yıkılabilecek “çok” ağır hasarlı tam 102 bina bulunuyor. Ağır hasarlı bina sayımız ise tam 367. İzmir depreminden sonra bölgeye giden Sarıyer Belediye Başkanımız acaba bu rapor hakkında ne düşünüyor? İnsanlarımız bir yandan korona diğer yandan deprem yüzünden can derdine düşmüşken, acaba Sarıyer’deki siyasetçilerimizin gündemi ne?”
Tüm dünya yaklaşık bir yıldır bilimsel adı Covid-19 olan korona belasıyla uğraşıyor. 12 Aralık 2019 yılında Çin’in Wuhan kentinde başlamış, 11 Mart 2020 yılında ise Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü resmen açıklanmıştı. O günden bugüne kadar ülkemizde kayıtlı-kayıtsız binler kişi bu hastalığın kurbanı oldu, olmaya da devam ediyor. Üstelik tablo giderek ağırlaşıyor.
***
Sabahları uyanıp sosyal medya hesaplarınızı açtığınızda ilk gördüğünüz şey, bir dostunuzun ya da tanıdığınızın ölüm haberini okumak oluyor. Bazen çok sevdiğiniz bir arkadaşınız, bazen bir akrabanız, bazen en yakın arkadaşınızın annesi, babası, kardeşi, yeğeni… Altları, klişeleşmiş ölüm taziyeleri mesajlarıyla dolu bir sürü sosyal medya paylaşımı… Kimi zamanda Covid 19’a yakalandığını, dua beklediğini ya da karantinaya alındığını sosyal medyasından duyuran bir mesajı okuyorsunuz. Güne ne yazık ki çoğu kez böyle başlıyoruz.
Felaket tellallığı yapmak istemem ama sizlerin de gördüğü ve bildiği bir gerçeği buradan yazmak durumundayım. Ne yazık ki pek çok yerde olduğu gibi Sarıyer’de de korona ölümleri insanlardan saklanıyor. Sanki bir suçmuş, adi bir ölümmüş, Allah’ın takdiri değilmiş gibi insanlar bu ölümlerin nedenlerini saklamayı tercih ediyor. Konuya komşuya mahcup olmayalım, dışlanmayalım ve insanlar bizden kaçmasın düşüncesiyle toplumda gizleme eğilimi giderek artıyor. Oysa kimin nasıl öleceği elbette Allah’ın takdiridir.
Korona ölümleri, kimi zaman kalp krizi, kimi zaman kanser gibi gösterilerek olası mahalle baskısı önlenmeye çalışıyor. Bu da bazen tedbirlerin zamanında alınmamasına ve yeni vakaların artmasına neden olabiliyor. Sarıyer’de son bir ayda neredeyse kabaca 80-100 kişinin ölüm haberlerini sosyal medya paylaşımlarından okudum. Bu ölümlerden sadece bazılarının koronadan kaynaklandığı yazılmıştı. Diğerleri ise normal ölüm olarak görülüyordu. Maalesef biz bile bazen haberlerimizde ölüm nedenlerini, ailelerin hassasiyetini gözeterek korona olarak yazmıyoruz, yazamıyoruz. Her ölüm elbette korona kaynaklı değil ancak pek çoğunun doğrudan veya dolaylı nedeni bu.
Bu vesileyle kaybettiğimiz tüm ölenlerimizin mekanları cennet olsun, tedavi altındaki hastalarımıza da Allah’tan acil şifalar dilerim.
Bilmemiz gerekiyor ki; korona artık kimsenin kaçamayacağı kadar yakınımızda, bu yüzden daralan çemberi görmemiz ve gerekli önlemi almamız lazım. Tek yapacağınız şey; maske, mesafe ve temizlik…
SARIYER’DE “ÇOK” AĞIR HASARLI 102 BİNA VAR!
Ülkemizin ciddi bir meselesi de deprem… En son İzmir depremi bize deprem acısını bir kez daha yaşattı. Peki İstanbul ve Sarıyer depreme ne kadar hazır? Cevap hiç iç acıcı değil. Tüm partilerin ve vatandaşların deprem konusunda hataları ve sorumluluğu var. Sarıyer’de rakamlar korkunç. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Kandilli Rasathanesi’nin hazırladığı “İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi 2019” raporuna göre Sarıyer’de, ağır ve “çok” ağır hasarlı olmak üzere toplam tam 469 bina var. Bu binalardan 102’si “çok” ağır hasarlı, 367’si ise ağır hasarlı. Çok ağır hasarlı binalardan 15 tanesi Sarıyer Merkez’de, 12’si Çayırbaşı’nda, 11’i İstinye’de, 7’si Büyükdere’de, diğerleri de farklı mahallelerde… Ağır hasarlı binalardan 39 tanesi Sarıyer Merkez’de, 30 tanesi İstinye’de, 27’si Çayırbaşı’da, 23 tanesi Ayazağ’da, 22 tanesi Büyükdere’de, 19’u FSM’de, 18’si Reşitpaşa’da, 14’ü Madende…. Kısaca Sarıyer depreme hiç ama hiç hazır değil. Ağır hasarlı binaları bırakın çok ağır hasarlı, yani deprem olmasına gerek kalmadan dokunsan kendiliğinden yıkılacak bina sayısı 102. Bu binalarda yaşayan insanların hayatları tehlikede… İzmir’de son depremde yıkılan bina sayısı 5-6 idi. Oysa Sarıyer’de depreme ihtiyaç bile duymadan her an her saniye yıkılmaya hazır 102 bina var. 7.5 şiddetindeki olası bir deprem senaryosuna göre böyle bir depremde Sarıyer’de tahmini 33 kişinin öleceği varsayılıyor. 33 sayısı, 469 ağır hasarlı binanın bulunduğu bir ilçe için oldukça iyimser ve inanması zor bir sayı.
Şimdi merak ediyorum. Acaba Sarıyer’i yönetenler ve bu binalarda yaşayanlar bu acı gerçeğin ne zaman farkına varacak? İzmir’e deprem ziyareti yapan İstanbul’un ilçe belediye başkanları kendi ilçelerindeki bu korkutucu rakamlardan ne kadar haberdar?
TAPU KONUSUNDA KİMSENİN KİMSEYİ SUÇLAYACAK YÜZÜ YOK!
Peki Sarıyer’de hem korona hem de deprem konusunda tablo içler acısı haldeyken ilçedeki siyasetçilerimiz neler yapıyor?
Sarıyer’deki siyasetçilerin birinci gündemi korona değil, Ayazağa’da tapu verilecek olan 40 parsel. AK Parti ve CHP’nin gündemi Ayazağa. Peki nedir bu tapu meselesi? “İstanbul Büyükşehir Belediyesi tapusu kendisine ait olan Ayazağa’daki 40 parselin hak sahiplerine satılması için meclisten karar aldı. Bu kararın altında hem AK Partililerin hem de CHP’lilerin oyları var. Ancak karar İBB meclisinden geçerken Belediye Başkanı Şükrü Genç ile AK Partili Meclis Üyesi Saim Kadıoğlu arasında sözlü polemik yaşandı.”
AK Parti’ye göre CHP süreci zorlaştırmak istiyor, CHP’ye göre ise AK Partililer samimi değil. Kim ne kadar samimi, kim işi nasıl zora sokuyor Sarıyer halkı elbette bunu takdir edecektir. Ancak bu kavganın ve polemiklerin artık zamanı değil. Vatandaş korona yüzünden can derdindeyken, esnaf iflasın eşiğindeyken, işsizlik giderek artarken yılların tapu savaşı yeniden başlatmak vicdansızlık olur. Sarıyer’de ne AK Parti’nin ne de CHP’nin tapu meselesi nedeniyle bir birilerini suçlayacak sözü ya da yüzü vardır. Hepsinin kendine göre az ya da ço günahı- vebali var. Şükrü Genç seçilirsem 3 ay içinde herkesin tapularını vereceğim dedi, şimdi 3. dönemine girdi neredeyse aradan koskoca 12 yıl geçti. Ufak tefek adımlar atmasının dışında tapu sözünü tutamadı. Bu yüzden halka karşı mahcup. AK Parti’ye gelince; dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş 3-4 kez Sarıyer halkına tapu verme sözü verdi. Öyle ki bu sözler her seçim döneminde AK Parti tarafından da kullanıldı. Topbaş verdiği sözün hiçbirini tutmadı. Zaten FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle de sonradan görevden istifa ettirildi. Dolayısıyla AK Parti adına halka tapu sözü veren Topbaş da tıpkı Şükrü Genç gibi sözünü tutmadı, o da Sarıyer’e karşı mahcup oldu.
Bu yüzden Sarıyer’in tapu meselesini çözmek artık AK Parti ve CHP’lilerin boynunun borcudur. “Ben çözdüm, sen çözdün” polemiğini bırakıp Ayazağa’daki 40 parselin satılmasında nasıl ortak hareket ettilerse Sarıyer’in diğer mahalleleri için de aynı dayanışmayı göstermeliler.
Sarıyer’in tapu meselesinde nasıl ki İmar Barışı’nın mimarı olarak gösterilen Salih Bayraktar’ın emeğini göz ardı etmemek gerekiyorsa, bu arazilerin satış kararının İBB’nin CHP’deyken alınmasını da görmezden gelmek olmaz. Yani Salih Bayraktar’ın yoğun çalışmaları nedeniyle çıkarılan İmar Barışı ve devamında hak sahiplerine verilen Yapı Kayıt Belgeleri, tapu yolunun açılmasını sağlamış, CHP’li İBB’de konuyu meclise getirerek tapu konusunda son vuruşu yapmıştır. Kısaca her iki parti de tabiri caizse, “Kedi olalı bir fare tutmuşlardır”.
Sarıyer halkının istediği şey, fareyi kim tuttu kavgası yaşanmadan bu birlikteliğin devam etmesi ve ilçenin kangren olmuş tapu meselesi konusunda artık mutlu sona ulaşılması. Halk artık tapularını istiyor, İstanbul’u bekleyen deprem gerçeğine karşı kendisini hazırlamak istiyor. Sarıyer’de insanlar CHP –AKP sürtüşmesi yüzünden hayatlarının kararmasını istemiyor. Çünkü tapusuz geçen her gün, çürük binada bir gün daha yaşamaya devam etmek demektir.
Ayazağa’daki 40 parselin satılması konusunda sergilenen siyasi birliktelik halkın AK Parti ve CHP’lilere olan umudunu arttırmış, siyasette özlenen bir örnek dayanışma olmuştur. Umarız bu birliktelik Sarıyer halkına çok daha güzel hizmetleri kazandırmasına vesile olur. Unutmayalım ki Sarıyer’in gerçek gündemi, korona ve deprem. Depremin hazırlığı da tapu sorununun çözülmesinden geçiyor.
Sarıyer için el ele verelim, şu parti, bu parti demeden sadece insani ve vicdani yönümüzü öne çıkarıp sorunlarımızı birlikten kuvvet doğar misali tek tek çözelim…