SARİYERGAZETESİ.COM – RUKİYE AY – KÖŞE YAZISI
Her sabah yepyeni bir sabaha uyanırken yaşamsal faaliyetlerimizi sürdürebilmek için belirli bir rutin içerisine giriyoruz. Güne işimize gitmek için yollara düşerek başlıyor ya da belki öncesinde kahvaltıya vakit bulabiliyor sonrasında çayımızı yudumlarken de neler olup bitiyor diyerek haberleri okuyoruz. Ulusal basının gündeminde birçok haber konusunun yanında 31 Mart yerel seçim süreci de var. Ama yerel basındaki haber atmosferine baktığımızda seçim süreci daha detaylı ve yoğun olarak hissediliyor. Çünkü ulusal anlamda önemli olsa da yerel seçim süreci yerel gazeteleri çok daha fazla etkiliyor.
Partilerin belediye başkan adayları sokağa çıkarak esnaf ve vatandaşlarla bir araya geliyorlar. İstanbul’un dört bir yanında kıyasıya mücadele ve çok yoğun bir çalışma temposu süregidiyor. Seçime az zaman kaldı. Bunun da etkisiyle her geçen gün adaylar arasında artan rekabet ortamı çalışmaları daha da hızlandırıyor.
Doğup büyüdüğümüz ya da belki de sonradan yerleştiğimiz semtlerin geleceğini belirlemek için 31 Mart’ta hepimiz sandık başına gideceğiz. Seçim sabahına kadar kafamızda çeşitli muhakemeler yaparak yaşadığımız mahallenin daha da yaşanabilir olması için bir karar vermeye çalışacağız. Oyumuzu vererek seçeceğimiz adayın toplumsal olarak beklenti ve taleplerimizin ne kadarını yerine getirebileceğini de düşüneceğiz. İşte tam da bu süreçte aslında kendimizi de eleştirel bir süzgeçten geçirmeliyiz. Örneğin çevre kirliliği, ekonomik dengesizlik ve işsizlik gibi önemli konulara ne kadar duyarlıyız… Doğaya ve hayvanlara ne kadar sahip çıkıyoruz? Mahallemizde gördüğümüz önemli bir sorun olduğunda elimizi taşın altına ne kadar koyabiliyoruz? Bu çerçevede yaşadığımız ve nefes aldığımız semtimizi koruyabiliyor muyuz? Yoksa tüm bunlara ve daha fazlasına duyarsız mıyız!
Tüm bu soruların içinde yerel seçimle ilgili hiçbir şey yok… Peki, neden? Çünkü insan öncelikle kendisini doğru değer yargılarıyla yetiştirerek çevresine karşı sorumluluk bilincinde olmalıdır. Seçim sürecinde önce kendisini ve sonra da oy vereceği adayı bu anlamda çok iyi analiz edebilmelidir. Sadece hemşerisi ya da eli yüzü düzgün olduğu için oy vermek geleceğe yapılan bir haksızlık olacaktır. Belediye başkanı olarak seçeceğimiz kişi bir ilçeyi ne kadar güzel idare ederse etsin eğer vatandaşlar her konuda duyarlı olmazsa sürdürülebilirlik anlamında başarılı olamayacaktır. Yerel seçim sürecinde tarafların birbirine karşı gösterdiği sağduyu da çok önemlidir. Seçim süreci siyasi bir yarıştır ve kazananı elbette bir kişi olacaktır. Ama bu süreç olabildiğince sağduyulu ve barışçıl olarak sürdürülürse semtlerin huzuru bozulmaz.
İlkbahar gelince her ağaç nasıl ki çiçek açıyorsa belki bizler de camlarımızın önünde bir saksı çiçek yetiştirerek bahara katkı sağlayabiliriz. Yani kısacası herkes yaşadığı semte emek verirse bunun getirisi muhteşem olacaktır.
Dünya şairi Nazım Hikmet Ran ne güzel anlatmış “Davet” şiirinin mısralarında… “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine…”
Mutlu yarınlar sizinle olsun.