SARİYERGAZETESİ.COM – SÜLEYMAN İNCE – KÖŞE YAZISI
Bunlar devletin gücünü,milletin gücünü,partinin gücünü,kendi gücü sanmış….
Bak ”Evlat”:
İnsanın yüreği geniştir.Kaç arkadaşın var?
On.yirmi,otuz,hepsini alır yürek içine…
Kaç eş dost hısım akraba var?
Elli,hadi bilemedin yüz de,tamamına yer bulursun.
Kaç çocuğun var?Kaç çocuğun varsa hepsi sığar yüreğine..
Ama bir tek şeyin,birden fazlası sığmaz içine.Sevdanın..
Ya ailene ailene sevdalısın,ya paraya güce,şan şöhrete yada milletine,ülkene sevdalısın..
Memleket Sevdası var mı yüreğinde..
Bir yüreğe iki sevda sığmaz..
Sen sığar zannedersin,bir yüreğe iki sevda sığmaz.Sıkışınca nasıl kendi çıkarlarını,sevdiklerinin çıkarlarını ülke,millet parti çıkarlarından üstün tuttuklarını çok iyi biliriz…
Onlar nasıl kendi evlatlarını,kendi sevdiklerini düşünüyorsa, bizde bu ülkenin evlatlarını düşünüyoruz.Onların iki üç evladı varsa,bizim 80 milyon evladımız var.
Bunlar alışmış,bunlar sevdalanmış,bunlar paraya,makama mevkiye,şan şöhrete sevdalanmış,bunlar kara sevdaya yakalanmış…
Şimdi:
Burası birbirlerinin yaşadıklarından habersiz insanların partisiydi,ve yaşananların hepsi gerçekti…
Evvel zaman içinde,kalbur saman içinde,bu dertli partinin pek çok yerinde idealist insanlar yaşarmış.Seçimlerde boğaz tokluğuna çalışır, kıvrırabildikleri yerde uyurlarmış.
Gün olmuş,gece olmuş ama devran bir türlü dönmemiş.
Efendiler hep efendi,köleler hep köle kalmış….
Atanın malı mülkü miras kalır. Adamlık yiğitlik sende varsa vardır,yoksa yoktur..
Kimseye,hiçbir kuruma,hiçbir yere sırtımızı yaslamadık…
Yani:
Biz hiçbir kayanın arkasına yaslanmadık. Ayakta doğduk ayakta yaşadık,ayakta ölecez. Bırakın kayayı toprağa bile sırtımızı yaslamıyacaz. Mezara bile dik girecez,ol ki toprak sırtımız yasladık diye hak iddia eder,minnet ederiz..
Sen ise:
Dün hesabını soramadığın için yaşıyoruz bu günün acısını…
Sözde saftın ama çiftlik yumurtasını saman koyduğun sepete koyup “köy yumurtası” diye satma kurnazlığını iyi biliyordun…
Tereyağına margarin karıştırıp,tereyağı diye sattığın gün bozulmuştu mayan.
Yedi defa ilaçladım, artık bu üzümler yenmez deyip,kendi yemediğin üzümü,pazara götürüp sattığın gün alıştın kendine ihanet etmeye…
Sendikanda, derneğinde, meslek birliklerinde,partinde öğrendin satmayı. Kalemini, kitabını, koltuğunu, makamını sattığında,çatlamıştı ar damarın…
Çimentodan, kumdan çalarken alıştın harama.Tozdan, topraktan baharat yaptığında zehirlerken,zehirledin kendi haysiyetini…
İnsanlığın katledilmesinde tetikçi olmuştun bir kere… Suçlu dayanışması doğdu suçlu vicdanlarınızda…
Kendine ihanet etmeyi alışkanlık haline getirenler kime neyin hesabını soracak?
Yada kime faydası dokunacak?
Suç işleyenler yaptıklarının toplumda bir karşılığı olduğunu bilerek konuşuyor bu ülkede.
Mesaj:
“Bendensin…”, “Sendenim…”
Biraz edep,biraz adap…
Edepli ve adaplı olmak:
Kime,nerede,nasıl davranacağını,kiminle ne zaman,nasıl konuşacağını bilmek demektir…
Biz hem haddimizi iyi biliriz,hemde yüksek derecede edep,adap sahibiyiz.
”Gemileri Yakmak?” mı?
İspanya topraklarına çıkan Tarık bin Ziyad, 27 Nisan 711 tarihinde, Kral Roderick “Rodrigo” komutasındaki Vizigot ordusu ile Rekke vadisinde Rio Barbeta denilen yerde karşı karşıya geldi. Tarık bin Ziyad askerlerinin geriye dönüş ümidini kırmak için gemilerinin bir kısmını yaktırdı. “Gemileri yakmak” tabiri bu olay nedeniyle 13 asırdan beri söylenir durur…
Gemileri yaktım, bu işin geri dönüşü yoktur demektir bu söz..
Şimdi:
“Tuz yaraya, ekmek fukaraya, su yanmışa.Allah, Muhammed Ali, pençe i Ali, aba mürüvvetine ve hürmetine, eline beline diline mukayyet ol!”
Zulüm ve nefret ekenler gün gelir zehir yemeye mecbur kalır…
Gemileri yaktın mı, daldan dala gezmeyeceksin!..
Ben bir hata etmişim, oldu bir yanlışlık demeyeceksin!..
Burada bize selam veren yok diye sızlanmayacaksın!..
Süfli hevesler uğruna, mevki ve makam uğruna, menfaat ve çıkarlar uğruna gemileri yakanların aradıklarını bulamadıkları an, başka limanlardaki gemilere işaret fişeği ile haber uçurmalarına ne diyeceksiniz?
Nasıl olur, hani bunlar gemileri yakmışlardı mı, diyeceksiniz!
Bir yerde doğruluk, samimiyet, vefa, ahde vefa, insanlık, dürüstlük, arkadaşlık ve dostluk kalmamışsa ve siz gemileri bu hasletler için yakmışsanız, kimsenin size bir diyeceği olamaz. Ancak, işin içinde çıkar varsa, menfaat varsa ve siz bunun için gemileri yaktım iddiasında bulunuyorsanız ona gemileri yakmak değil, gemiyle beraber kendini de yakmak ..
Bak:
Hayat şartları, mecburiyetler, zorlamalar, çaresizlikler, ekmeği ile imtihan olmalar, hayatı sınanma dolu bir yol haline getirse de, duruşu olan insanlar, bütün bu imkansızlıklar içerisinde dahi duruşundan hiç bir şey kaybetmezler!
Yokuş çıkmak, tırmanmak, ayakta kalmak, ayakta durmak için çabalamak kolay hadise değildir.
”Duruş her babayiğidin harcı değildir” diyenlerin sözü imbikten süzülmüş, tecrübeyle sabitlenmiş bir sözdür. Altında binlerce yılın imzasını taşır.
Devran hep aynı devrandır.. Çağlar da değişse, binlerce yılda
geçse, tarih duruşu olan, duruşları tarihin akışını değiştiren, toplumları kurtaran insanları yazar…
Duruşu olan insanı hatırlar insanlar ve toplumlar…
Nesilden nesile anlatılan, aktarılan, unutulmayan ve taptaze yaşatılan ve geleceğe ışık tutan hep onların hikayeleridir.
Bir bilgi doğru ise zaten mesele yoktur, savunursunuz. Yanlış ise zaten yanlışlığı kolay ispat edilir. Doğrunun içine yalanı monte ederseniz işler karışır.
Zatı muhteremler doğru arasına yanlışı koymayı, “bala zehir zerketmeyi” sanat haline getirdi.
Millet hastalanan güzel bir kadın ve ona ilaç yerine pahalı makyaj malzemeleri satmaya çalışıyor bu zevatlar(!)
”Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini; yok mudur kurtaracak bahtı kara mâderini?” diye soruyor Namık Kemal. Atatürk’ün bu soruya cevabı: ”Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini; buIunur kurtaracak baht-i kara mâderini!”
Cumhuriyetçilik ve devletçilik sosyalizim olarak, milliyetçilik faşizm olarak, halkçılık sınıfçı olarak,laiklik dinsizlik olarak,İnkılapçılık ihtilalcilik olarak ele alınmış ve yok edilmiştir.
Lakin 100 yıl önceki gibi; Kemalizmin önemi ne ise bugün de aynıdır.Kemal in çocukları Türk milletini ve mazlum milletleri kurtaracaktır..
Kemal’in askerlerine bin selam olsun…