SARİYERGAZETESİ.COM – YASEMİN CEBECİ – KÖŞE YAZISI
Eveeeett nihayet yılın son ayındayız. Kimisinin bitmesini istemediği kimisinin yaka silktiği bir yıl oldu 2018. Acısıyla tatlısıyla bitmesine sayılı günler kalırken bu yılın son köşe yazısında yazacak konu seçmekte epey zorlandığımı söylemeliyim. Gerek ilçe-şehir gerek ülke-dünya gündemi çok yoğun.
Bunca yoğunluğun arasında ibreyi yine ‘kadın’a çevirmek istedim. Sebebi de 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü. Ülke olarak hakkıyla kutlayamadık, öneminin farkında değiliz, umursamıyoruz. Öyle olmasa bu günü kutlamak isteyen kadınlar Taksim’de polis engeline takılmazlar ve ortaya hoş olmayan görüntüler çıkmazdı. O görüntüler kadınlara seçme ve seçilme hakkının çoğu gelişmiş Avrupa ülkesinden önce verildiği Türkiye’ye hiç yakışmadı. Kadın hakları konusunda yıllardır yerimizde sayıyoruz. Lafa gelince kutsallaştırılan ama asla hak ettiği değeri göremeyen Türk kadını içinde bulunduğu/sokulduğu açmazdan kurtulduğunda bir çok memleket meselesi de çözüme kavuşacak. Biliyorum ki ülke olarak kadına bakışımız pozitif yönde ne kadar gelişirse ülke olarak sorunlarımız da o ölçüde azalacak.
Ben bu durumu bir sinagog gezisi sırasında Yahudilerin özel günlerinde çekildikleri fotoğraflarda kadınların hep ön safta yer aldığını görünce daha derinden idrak ettim. Yahudi inanışında soyun kadın üzerinden devam etmesi kadınları bizde olduğundan daha değerli kılıyor ve bu doğrudan gelişmişlik olarak yansıyor yahudi toplumuna. Kısacası yahudilerin dünyada en zengin en saygın ticarette en becerikli olmaları kadına bakış açılarının bi sonucudur diye düşünüyorum. Bizde ise tam tersi soy erkekten geldiği için erkek egemen bir bakış açısı gelişti. Asırlardır yaşadığımız patinajın ana sebeplerinden birinin kadına bakış açımızdan kaynaklı olabileceğini neden düşünemiyoruz? Ulu önder Atatürk farkındaydı. Kadınsız bir medeniyet olamayacağını bildiği için kadına bu toprakların daha önce görmediği değeri verdi. Atatürk’ten sonra kadın hakları konusunda ne kadar ilerledik? İlerleyebildik mi? İlerlemek istedik mi? En basitinden bu konuda sadece ‘kadınlar insandır biz insanoğlu’ diyen türkülerini severek dinlediğimiz rahmetli Neşet Ertaş’ı dahi anlayabilseydik fersah fersah yol katederdik.
Kadına karşı bu bakış açısı yüzünden kaybeden yine biz yine bu ülke. Daha da üzücü olanı ise devlet ve devleti oluşturan kurumların kadına karşı tahakkümü hoş görmesi, ses çıkarmaması, görmezden gelmesi. Mahkemelerin kadına karşı şiddet, taciz, tecavüz davalarında faillerden yana olması hangi vicdanı kanatmıyor? Kravat taktı diye iyi hal indirimi almayan sanık var mı?
Bu makus talihi değiştirecek olan yine biz kadınlarız. Çocuklarımıza vereceğimiz eğitim sayesinde geleceğin erkekleri kadının hakkını da kendi hakkı gibi koruyabilirken geleceğin kadınları da hakettiği değerin farkında olurlar.
Kadınlar olarak hakkımızın çiğnenmediği bir yıl olması dileğiyle…