SARİYERGAZETESİ.COM – MELİSA SÜME – KÖŞE YAZISI
20 yaşında ben, 35 yaşımda ben, 40 yaşımda ben ve bugünkü ben dördümüz.
Birden 20 yaşımı 35 yaşımın karşısına oturttum.40 yaşımın karşısına da ben geçtim.20 yaşım 35 yaşımı tutucu buldu. 40 yaşım 2’sinin de ahmak oluğunu söyledi. Yatıştırayım dedim. Sen karışma moruk dediler. Büyük hır çıktı. 20 yaşım 40 yaşıma bardak fırlattı evi mahvettiler. Bende kabahat. Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine.
Genç nüfusu hızla artan bir ülke Türkiye ve genç nüfusunu su gibi harcayan bir ülke aynı zamanda ne yazık ki böyle!
Gençlerin tek eksiği tecrübe! Onu da deneye yanıla ve en çok da sizden öğrendiklerini tatbik ederek kazanacaklar. Kaldı ki tecrübeler bile artık yaralı. Çok değil kısa bir süre sonra onlar da yetişkin olacak, gençlerin halinden sızlanmaya başlayacaklar. Gençlerimize ne kadar güvenir, onların tecrübe kazanmaları için müsamaha gösterirsek, ilerlemelerine özsaygılarını oluşturmalarında onlara bir o kadar destek olmuş olacağız.
Gençler bir kimlik sahibi olmak isteyen insanlardır, bu tecrübe gibi zamanla kazanılır ve bunun için öncelikle felsefi ve ahlaki olarak yetişkinleri, yaşadıkları dünyayı eleştirecekler, var olanı beğenmeyeceklerdir. Onlar bizi eleştirirken kendi arayışlarının gereğini yerine getiriyorlar. Bunda alınacak esef edilecek bir durum yok aslında sadece sabır. Çünkü sizde bu yollardan geçtiniz ve bulunduğunuz yer aslında en güzel yer olan “hiçlik makamı”. İşin ilginç yanı, gençler bizi ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler son olarak nasıl bir yolda yürüyeceklerine karar vermek için bizi örnek alıyorlar. Eğer bizi kötü bir örnek olarak görüyorlarsa ters köşe yaparak daha iyi ve örnek bir insan olabilmeyi de seçebiliyorlar. Gençler bizde somutlaşmış örneğini görmedikleri hiçbir sözümüze inanmazlar. Bu her süreçte herkes için geçerli. 33 yaşında bir genç olarak bende 20 yaşımı dövüyorum. Ama biliyorum ki o olmasaydı bugün böyle düşünmeyecektim. Hiçlik makamına ulaşmak için 40’ını beklemeye gerek yok.
Hoca’ya sormuşlar:
“kimsin?”
“hiç” demiş hoca, “hiç kimseyim.”
dudak büküp önemsemediklerini görünce, hoca sormuş bu sefer:
“sen kimsin?”
“mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“sonra ne olacaksın?” diye sormuş hoca.
“herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.
“daha sonra?” diye üstelemiş hoca.
“vezir” demiş adam.
“daha daha sonra ne olacaksın?”
“bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“peki, ondan sonra?”
artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş:
“hiç.”
“daha niye kabarıyorsun be adam.
ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım:
“hiçlik makamında!”
Evet. Hiçlik makamı. Menzilin daima yokluk olsun. İnsanın bir çömlekten farkı olmamalı. Nasıl çömleği çömlek yapan içindeki boşluksa insanı insan yapan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir. Ne kadar büyürsen o kadar küçüleceksin böyle bir zamanda hayli zor olsa bile ha gayret farkınız hiçlik makamı olsun.