SARİYERGAZETESİ.COM – KÖŞE YAZISI – UZM. DR. BENGİ BAHAR DEMİRBAĞ
Merhaba Sevgili Sarıyerliler,
Geçen ayki yazımda Alzheimer Demans konusuna bir giriş yapmaştık. Bu ayki yazımızda öncelikle Alzheimer hastalığının ortaya çıkmasında rol aldığı düşünülen risk faktörlerine bir genel bakış yapacağız. Alzheimerın erken ve ilerleyen evrelerindeki klinik tabloya değineceğiz.
Alzheimer hastalığını (AH) şudur diye kesin bir nedene bağlayamıyoruz. Nöroloji camiasında üzerinde durulan ve tartışmalı olan risk faktörlerini şöyle sıralayabiliririz.
Yaş ve cinsiyet; yaşın ilerlemesi hastalığın ortaya çıkış sıklığını arttırıyor. Kadın hastalarda erkeklere göre biraz daha fazla görülebiliyor.
Genetik yatkınlık; erken başlangıçlı özellikle 65 yaş altı vakaların neredeyse yarısında aile öyküsü var, yakın akrabalar arasında AH mevcut, vakaların yüzde 5-10’u böyledir. Yüzde 90’lık vaka grubunda genetik yatkınlıktan bahsedilmiyor. Yani ”ailemde var bende de olur mu?” sorusunun yanıtı, eğer vaka erken başlangıçlı ise yüzde 50 olasılıktan bahsediliyor.
Kafa travmaları; tekrarlayan mikro kafa travmaları ve büyük kafa travmaları sonrasında 5-7 yıl içinde AH için risk teşkil eder. Kan beyin bariyeri dediğimiz beynin koruma mekanizması travmalarla bozulduğu için AH ortaya çıkabilir.
Nörotoksinler ( beyni etkileyen zehirler); kimyasal maddeler, endüstriyel boyalar, solvemtlerle uğraşan meslek gruplarında AH görülme sıklığı yüksek bulunmuş. Türkiye’de dahil birçok ülkede gıdalarda bulunan gulutamat (cips, gofret gibi hazır gıdaların lezzetini arttırıcı olarak kullanılıyor) beynin bazı bölgelerinde birikmiş olarak saptanmış. Hava kirliliği, fabrika atıkları, alkol, yoğun sigara kullanımı da risk faktörlerindendir.
Damarsal hastalıklar; yaşlılık döneminde geçirilen kalp krizleri AH’ı tetikleyebilir.
Bağışıklık sistemindeki problemler; Alzheimer hastlalığına yol açabileceğiyle ilgili görüşler var.
Troid hastalıkları; Alzheimer hastalığı için bir risk faktörü olabilir.
Kronik depresyon; son çalışmalarda bir risk faktörü olarak karşımıza çıkıyor.
Eğitimsizlik; bir risk faktörü. Eğitim seviyesi yüksek toplumlarda AH daha az görülüyor.
Östrojen eksikliği; östrojen kullanan kadınların AH riski biraz daha düşük deniliyor.
Peki AH ortaya çıktığında erken ve ilerleyen dönemde nasıl bir tablo bizi bekliyor.
Erken dönemde hasta işe başlamakta isteksiz, ilgisiz, yetersiz olabilir. Sanki beceriksizleşmiş gibidir, ifadesi donuk olabilir ya da hırçın veya gereksiz neşeli olabilir. Özellikle yakın hafızada kayıplar ortaya çıkar. Eski bilgiler hatırlanırken yeni bilgiler kaydedilemez. Bu konu hasta yakınları için şaşırtıcı olabilir. ”40 yıl önceyi bile hatırlıyor, benden iyi hafızası var” şekilde düşünmesine yol açabilir. Oysa hastada yeni bilgileri kaybedilirken eski bilgiler yoğunluklu olarak gündeme gelmektedir. En erken bulgu hafıza kaybıdır. Hasta unutmaya başlamıştır. Ama henüz sosyalliği bozulmadığı için unutkanlığı espirilerle veya başka konuya atlayarak kapatır.
”Aşkolsun! bana bu basit soruyu mu sordun?” diye sizi refüze eder, yuvarlak bir cevapla ya da espriyle geçiştirir. Bu da hasta yakınları için tuzak tabi. Hasta öyle güzel unutkanlığını saklar ki doktora gitmek gecikebilir.
Apraksi dediğimiz beceriksizlik ev içi aktivitelerde kendini belli eder. Yemeğini yaparken, örerken, namazını kılarken sorunlar yaşamaya başlar. Bu sırada hastanın umursamaz görünmesi de AH lehinedir.
Yavaş yavaş kendine özensizlik başlar, ev içi işlerde elinden düşürme, yemeği yakma gibi kazalar olur, kaybolmalar başlayabilir. Konuşma bozukluğu nispeten daha ileri dönemler de olur. Depresyon, hayal görmeler ( halüsinasyon) idrar ve gaita kaçırma, aşırı konuşma ya da tam tersi aşırı bir sessizlik olabilir. Yani ilerleyen dönemde davranışsal bozukluklar ve hastanın kendi kendini idare edememesi tabloya hakim olur. Hastaya refakat etmek yetmeyebilir, gün geçtikçe bakıma muhtaç hale gelir. Ailesini tanımaması, beslenme problemleri her şeyi daha da zor hale getirir.
Gelecek yazımızda AH’na yaklaşım tanı ve tedavi üzerinde duracağız. Herkese sağlıklı günler dilerim.