Kategoriler
Köşe Yazıları Manşet

GÖKÇEKLER, GAZETECİ BEKİR BATU’DAN ÖZÜR DİLEYECEK Mİ?

Hepinizin malumu Ankara’nın renkli mi renkli bir belediye başkanı var. Melih Gökçek… 1994 yılından beri dile kolay tam 23 yıldır başkenti yönetiyor. Keçiören Belediye Başkanlığı’nı da sayarsanız oldu 28 yıl. Son çıkan haberlere göre “Sayın Cumhurbaşkanımız izin verirse bir dönem daha aday olmak isterim” demiş… Ne diyelim Allah uzun ömürler versin, her şey gönlünce olsun… Ankaralılar’a da Allah sabırlar versin!!!

***

Konumuz elbette Gökçek’in başkanlığı ya da siyasi geleceği değil. Hele hele twitleri hiç değil… Bunlar onun kişisel meselesi, paşa keyfi.

SARIYER GAZETESİ’ni ve bünyemizdeki SARIYER OLAY’ı takip edenler hatırlayacaklardır…

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek bizi ve haberlerimizi çok sever (!) Öyle ki bizi hapse attırmak isteyecek kadar sever. Çok sevdiği (!) için de bizi 2 kez boş gerekçelerle mahkemeye verdi ancak açtığı tüm davaları kaybetti. Kaybettiği davalar nedeniyle gazetemiz avukatlarının duruşma masraflarını da ödemek zorunda kaldı. Üstelik kendisi hakkında benim karşı şikayetim üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca halen yürütülen dosyası açık bir soruşturma mevcut.

Gökçek bu soruşturma kapsamında bir süre önce Ankara Adliyesi’ne gidip ilgili savcıya ifade vermişti, doğrusu benim için çok önemli olmasa da soruşturmanın sonucunu biraz olsun merakla bekliyorum…

***

Şimdi asıl konuya gelmeden önce biraz geriye dönelim ve hafızaları tazeleyeyim.

Peki Gökçek beni neden mahkeme vermişti?

Konuyu çok dağıtmadan kısaca anlatayım. Yayınladığım ve çok ses getiren bir haberde; “Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in, 17 Aralık 2013’te Türkiye’de hükümet üyelerine yönelik büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu yapılırken aynı gün Pursaklar’da tam 6 adet daire satın aldığını” yazdım. Ayrıca Gökçek’in “Dikmen’deki villasının “arsa” değil “tarla” arazisi üzerinde yapıldığı için kaçak olduğunu” yazdım. Vay sen misin bunu yazan!!

Aslında Türkiye’deki siyasiler ve önemli isimlerle ilgili o günlerle şöyle ses getirecek bir araştırma dizisi hazırlamayı düşünüyordum, ilk sırada Melih Gökçek mi yoksa o zamanlar arasının çok iyi olduğunu bildiğim Bülent Arınç mı olsun karar verememiştim. Sonra yazı tura atıp diziye Gökçek’le başlamaya karar vermiştim. Ne garip ki Gökçek ile yaşadıklarımızdan sonra Arınç’a bir türlü sıra gelmemiş, şöyle ağız tadıyla yazmaya başlayamadığımız yazı dizisinin diğer tüm siyasi kahramanları da bu sayede bir nevi aradan sıyrılmış oldu.

Tekrar konumuza dönersek…

Gökçek işte bu haberlerim üzerine Ankara’da belediye binasında önce bir basın toplantısı düzenlendi, haberimi çok ağır ifadelerle yalanladı sonra da hakkımda savcılığa suç duyurusunda bulundu. Twitter’dan da gün boyu haberlerim hakkında esti gürledi.

Peki yargı süreci…

Gökçek’in hakkımdaki şikayeti üzerine “iftira” suçundan takipsizlik kararı aldım ancak “görevli memura alenen hakaret” suçundan hakkımda İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde (esas no 2014/355) dava açıldı. Ancak, yazdığım haberi tapu kayıtlarıyla belgelemem ve yazdıklarımın hepsinin doğru olduğunun anlaşılması üzerine mahkemede beraat ettim. Gökçek bu kez de Ankara Adliyesi’nde hakkımda 10 bin liralık tazminat davası açtı. Ancak, Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki bu davayı da kaybetti, çünkü yazılanlar tamamen belgeli ve doğruydu.

Ne ilginçtir ki; Gökçek, hakkımda ilk dava açıldığı günlerde kendi yönettiği Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin resmi internet sitesinde bile benim hakkımda haber yaptırmıştı, üstelik pek çok ulusal yandaş gazete de “Gökçek’e iftira atan gazeteciye dava açıldı” şeklinde başlıklar atmıştı. Ancak kimse bu davalarının sonucunun ne olduğunu yazmadı, yazamadı, sormadı, soramadı. Tamamı beraatla sonuçlanan bu davaları, kendimizden başka bir kaç bağımsız gazete haricinde hiç kimse yazamadı. Zaten bu işlerde sadece ilk algı önemliydi, Gökçek de işte bunu çok iyi yapmıştı. Sonuçta 28 yıllık bir başkanlık ve siyaset deneyimine sahipti. Biz gazeteciler ise asla olaya siyasetçiler gibi bakmayız, bakmadık.

***

İşin ilginç yanı Gökçek’in bana açtığı davalar sürerken o davayla ilintili olarak adeta bonus davalar da açılmıştı. “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ve “Bilal Erdoğan’a hakaret” suçlamasıyla da yargılandım. Adeta zincirleme bir dava süreci geçirdim. Ancak hiçbir zaman yılmadım, korkmadım ve sadece gazeteciliğime güvendim. Yaklaşık 20 yıllık gazetecilik hayatımda buna benzer sayısız örnekler yaşadığım, bu yüzden asla bu konulara takılı kalmadım, sadece ama sadece işimi yapmaya çalıştım.

Sonuçta Gökçek’in açtıkları ve diğer tüm davaları tek tek kazandım, aklandım ve beraat ettim. Konu yasal olarak kapandı.

***

Bu davalar sayesinde yargı önünde belgeli habercilik yaptığımı bir kez daha herkese göstermiş oldum. Çünkü biz gerçek gazeteciler için onur her şeyden önemlidir. Bu tür olayları asla kişiselleştirmememiz gerektiğini daha üniversitenin ilk yıllarında öğrenmiştik.

Ancak tüm yazdıklarını mahkemeler önünde belgelemiş, tüm davalardan alnının akıyla çıkmış bir gazeteci olarak Gökçek’ten özür beklemek hakkım. Bir gazeteci olarak kendisinden özür bekliyorum. Her insan hata yapabilir, siyasi hırsına yenilebilir ancak özür dilemek de bir erdemliktir. Ben asla kin tutmam, düşmanlık beslemem. Gökçek’in ne düşündüğünü bilmem ama benim için o Türkiye’deki her hangi bir belediye başkanından farklı değil.

***

Peki şimdi gelelim asıl meseleye…

Baba Gökçek’le böyle bir macera yaşamışken, bu kez de oğul Osman Gökçek çıktı karşımıza… Gazetemde görevli muhabir arkadaşlardan biri dün beni uyardı, gazetemizin özel haberini araklamışlar diye. (çalmak kelimesini sevmediğim için kullanmıyorum) Aslında bu durum bizim meslekte çok yaşanan bir hadise… Ama meslekte daha yeni olan bir muhabirin işin doğrusunu şimdiden görmesi ve emeğine saygı duyulmasını sağlamak adına söz konusu siteyi uyarmak istedik.

Bu site, Osman Gökçek’in haber sitesi BEYAZGAZETE.COM’du. Dün sariyergazetesi.com‘daki Sarıgül ile ilgili özel bir haberimizi kaynak göstermeden yayınlamıştı. Başlık bile aynı “Sarıgül, Şişli’ye göz kırptı”. Yaptığımız çok sayıda etkili özel haberlerin yanında bu haberin açıkçası pek önemi yoktu. Ancak ortada bir nezaketsizlik vardı. Muhabirimizin 3 saat boyunca üzerinde çalıştığı, ses kayıt çözümü  ve fotoşopunu yaptığı, büyük bir hevesle yayınladığı haberimiz, sitemizde yayınlanmasından sadece dakikalar sonra kopyala yapıştır yönetimiyle beyazgazete.com’da yayınlanmıştı. Siteyi uyarmamıza rağmen emeğe saygı duyan olmadı… Dava açma hakkımız olduğu halde, yargıyı böyle gereksiz konularla meşgul etmeyi düşünmüyoruz. Gazeteci sadece yazar, tepkisini kalemle dile getirir.

İnsan ister istemez şunu demeden edemiyor! Yahu nedir bizim şu Gökçekler’den çektiğimiz… Özür beklerken, bir de muhabir kızımızın haberi elden gitti iyi mi? Belli ki Gökçekler ailecek Sarıyer’i çok seviyorlar, bizi iyi takip ediyorlar!!!

Yine de çok şanslısınız, iyi ki Ankara’da bizim gibi gazeteciler yok!!!

Herkese iyi pazarlar, ailecek mutlu günler dilerim…

İŞTE SARİYERGAZETESİ.COM’UN ORJİNAL HABERİ

BEYAZGAZETE.COM’UN “KAYNAKSIZ” KULLANDIĞI HABER

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir