Yazımın başlığına bakıp şaşırmayın şimdi sizi Alice’nin (Alis) Harikalar Diyarı’na götüreceğim. Gideceğimiz yer çok uzak değil. Önce gezelim sonra zaten ben son cümlede ismini söylemeden siz neresi olduğunu anlayacaksınız.
Hadi başlayalım..
Hep geçiş güzergahım olmuştu burası. İçinde olduğum arabanın hızında sokaklarına, sahillerine, dükkanlarına ve yeşilliğine sadece bakmıştım. Hiç durup bir bardak çayını içmemiş, meşhur böreğini yememiş hatta bir temiz havasını ciğerlerime çekmemiştim buranın. Sorsalar sadece televizyondan gördüğümü, gazetelerden okuduğumu anlatacak bir bilgiye sahiptim burası hakkında.
Okey oynayan emeklilere yancı oldum
Bütün bu bilinmezlik eski ama eskimeyen dostum Sarıyer Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Bekir Batu’nun “Bir çay içelim” davetiyle değişti. Artık geçmek için değil durmak gelmiştim buraya. Bir de durduğum yerden baktım ona. Böreği buharında kokladım, havasını içime çektim, çayını içtim, denizini izledim, emeklilerin okey oyununa yancı oldum, balıkçısına selam verdim.
Film setini andıran sokaklar
Bu duygular içerisinde yeni bir dünya keşfetmiş gibi oldum. Birden beynim çağrışım yaptı. Aklıma Alis (Alice) geldi. Çocukken izlediğim çizgi film kahramanı gibiydim. Yaşı ben gibi olanlar iyi bilir Alice Harikalar Diyarı’nda diye aynı adlı romandan çevrilmiş bir çizgi film vardı. Roman, Alis adında bir çocuğun, bir delikten geçerek girdiği fantastik bir dünyada başından geçen hikayeleri anlatır. Sanki ben Alis olmuştum. Burası da o harikalar diyarıydı. İstanbul’un içinde bir delikten geçmiştim ve bu harikalar diyarına girmiştim sanki. İstanbul’un içinde başka bir İstanbul’la uzaktan yakından alakası olmayan bir yerdi burası. Yürürken çevremdeki insanların özel olduğu hissine de kapılıyordum. Gördüğüm sokaklar film setini, evler tarihi mekanları yansıtıyordu adeta. İnsanlar sessizce konuşuyordu sanki o kadar ki sadece doğanın konuşmasını duyuyordum. Ses yoktu ama alışveriş devam ediyordu, trafik ilerliyordu, yüzler gülerek anlaşıyordu güneş olmasa da insanlar sıcaktı. Ses yoktu huzur vardı. Kimi zaman bir Ege kasabasını kimi zaman da Karadeniz yaylasını andırıyordu bu harikalar diyarı. Burada insan istemezse de mutlu olur istemezse de yaşlanmaz, kurumaz hep taze kalır.
Ev olacak oturacaksın burada
Her gördüğüm yere ağzı açık hayranlıkla bakıyordum. Alışveriş, yürüyüş, trafik, yemek, gülümsemeler her şey bana çok fantastik geliyordu. 19 yıldır yaşadığım bu şehirde burayı nasıl fark edememiştim. O herkesin bildiği sıradan isme ben anlamlar yükledim. Her gördüğüme her konuştuğuma hiç görmemiş gibi burayı över oldum. Ama övmesem vicdan azabı çekecekmiş gibi hissediyordum. Bu mutluluğu ve güzelliği anlatmalıydım ki kimse görmekte ve tanımakta geç kalmasın.
Zaman burada sevgilinin yanında geçer gibi geçti gitti. Ne zaman akşam oldu? Ben niye hiç yorulmadım? Bu sorularla baş başa kaldım. Hiç bitmesin isterdim hiç de gidesim yoktu. İçimden ev olacak oturacaksın burada Harikalar Diyarı’nda Alis’lerin arasında.
Doyumsuz mutluluklar Sarıyerliler
Akşam karanlığı çöktü artık ayrılma vakti geldi. Araca biniyorum sahil yolundan hareketle yavaş yavaş buradan uzaklaşıyorum. Biraz ilerledikten sonra şehrin ilk kalabalık ışıklarını, korna seslerini, duman kokusunu gördüğümde o sihirli, fantastik Harikalar Diyarı’ndan çıktığımı hissettim. Uykuda üstü açılınca üşümüş çocuk gibi oldum.
Size iyi akşamlar, güzel yaşamlar, doyumsuz mutluluklar Harikalar Diyarı Sakinleri..
O ilk cümleden beri anlattığım yer Sarıyer ve buranın sakini siz Sarıyerliler…