***
Beden bir ülkedir. Sonsuz bir beklentiler ve tüketimler ülkesi… Yine de işgale direnir. Direnç, varlığın temeli… Tüm yüzeyi ateşle yanarken bile direnir. Ya işgali engelleyecektir ya da düşmana teslim olacaktır.
Tüm bunlar bazen bir organınızın sadece yarım cm’sinde gerçekleşir, sizin ruhunuz dahi duymaz. Ya da, hani derler ya; insanın neresi acıyorsa canı oradadır. Bugün dünyanın büyük kısmının canını yakmaya hazırlanan
bir işgali paylaşalım sizlerle:
DOMUZ GRİBİ !
Kış gribi, kuş gribi, yaz gribi, soğuk algınlığı, nezle, bronşit vs. hepsini çok iyi biliriz. Ama bu “domuz gribi” sanki yeni türedi, yeni girdi hayatımıza. Köy kökenli olanlarımız bilir; her kışın bir fırtınası, her baharın da bir salgını vardı. İyi de, şimdi ne oluyor? Biz niye şimdi bu manidar hayvanın gribini oluyoruz? Cinsimiz mi değişti?
Aslında hem evet, hem hayır…
Şimdi bu ne gribi?
Dünya tıp tarihi ve savaşlar tarihi, tanıyor gripleri. Birinci Dünya Savaşının gaddar galibi o. 1918 yılındaki “İspanyol Gribi” Birinci Dünya Savaşı’nda savaş kayıplarından çok daha fazla insanın ölmesinden sorumlu, tam 1,3 milyon insan.
Kitle Katili!
Hep toplu yaşanan ortamları tercih ediyor, insanların birlikte yaşadığı ve paylaşım içinde
oldukları mekanları ve sinsice hijyen eksikliğini takip ediyor. İstihbaratı ve işgali kuvvetli.
Tamam, eskiden de varmış bu tür gripler. İyi de, şimdi bu “domuz gribi” niye insanlara bulaştı? Aslında doğru soru, nasıl bulaşabildi? Cevap; bilim kurgu, cevap; güçlünün zayıfa üstünlüğü. Açıkçası kimse genetik mühendislik aramasın, çok fazla komplo teorisine de pek gerek yok. Bizden üstünler doğrusu bu grip neferi virüsler. Zaman içerisinde yaşamak için öğreniyorlar, beslenmek için üstün olma yollarını arıyorlar. Dahası, açlar! Tavuk, kuş, maymun, domuz ayırt etmiyorlar.
Ve sonra grip insanı keşfetti…
İnsan diğer hayvanlar gibi kolay aslında. Toplu yaşıyor, beraber bir küçücük kutuya sıkışıyor, beraber yollar gidiyor, bir tek delikten nefes aldıkları daracık odalarda geziniyorlar. Gel de bu insanoğlunu tüketme.
Akıllı düşman önce karşısındakini tanır, sonra tuzak kurar. Aynı emperyalizm gibi, gaddar kapitalizm gibi. İşte bu tuzağı biz kendimiz seçtik!
BİRŞEY YAPMALI
Artık aklımız başımıza gelsin. Madem bu canavar bizim yaşam şeklimizi çok seviyor ve bunu kullanıyor, o zaman tuzağı bozmak silah kullanmaktan önce gelir. Aç kalan düşman ölmeye mahkumdur.Tuzak kalabalık yaşam şekli ile ulaşım ve çalışma ortamları. Virüs kirli haza dolaşımı ile insandan insana geziyor. Geniş ortamlar aralıklı ya da vardiyalı çalışma, şartları iyi, yaşam koşulları iyi, beslenme, dinlenme ve ille de herkese zamanında kaliteli tedavi imkanı!
Yani işgale uğramamak ya da direnmek için bedene hak hukuk adalat gerek aslında. Aynı sosyal hukuk devleti gibi değil mi? Demokrasi gibi.Dolayısı ile bedene sağlık, sağlık için de demokrasi.
Direne direne sağlık…
Sağlık olsun !