Kategoriler
Arşiv Gündem Manşet

MURAT SÜME: “KİLİSE BABAMIZIN MALI DEĞİL!”

muratsume1d-1

***

Surp Hripsimyants Kilisesi ve Mezarlığı Vakfı Başkanı Murat Süme, Sarıyer Gazetesi’ne konuştu. “Kilise babamızın malı değil, memleketin malı” diyen Süme; “Burası kapalı bir kutuydu. Biz yönetime geldikten sonra tüm kapıları açtık ve insanların bizi tanımasını sağladık” şeklinde konuştu.

 ***

SARIYER GAZETESİ / ÖZEL HABER/ ELİF ÖZGE YALÇIN

Büyükdere’deki Surp Hripsimyants Ermeni Kilisesi başta olmak üzere vakfa bağlı ilçe genelindeki bazı gayrimenkullerin yönetimini üstlenen Surp Hripsimyants Kilisesi ve Mezarlığı Vakfı Başkanı Murat Süme, Sarıyer Gazetesi’nin sorularını yanıtladı. Sarıyer’de 576 seçmenleri olduğunu, her parti ve kesime eşit mesafede durduklarını söyleyen Süme; “Camiamız içinde bizim bu vakfın başında olmamızı çekemeyenler var. Vakfımıza bağlı gayrimenkulleri ele geçirmek istiyorlar. Ancak biz bu konudaki haklı mücadelemizi sonuna kadar sürdürmeye devam edeceğiz” diye konuştu. İşte Vakıf Başkanı Murat Süme’nin açıklamaları;

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

muratsume5

Ben Büyükdere’liyim, 61 yaşındayım bir oğlum bir kızım var. Büyükdere’de büyüdüm eski Büyükdereliler beni tanır, ben de onları tanırım. Evlendiğim zaman Harbiye’ye gittim. 20-25 sene orada kaldıktan sonra yine Büyükdere’ye geldik. Eskiden ticaret yapıyordum, ondan sonra inşaat işleriyle uğraştım. Emekliyim, vakfın yönetim kurulu üyesiyim, beş yıldır bu vakıftayım. 5 senedir bu vakıfta çok şeylerle mücadele ettim. Ben buraya ilk geldiğimde bu kilisenin kapısından geçip de içeride ne olduğunu bilmeyen çok insan vardı. Ben vakfın, kilisenin kapılarını herkese ardına kadar açtım.

Etkinliklere açık oldum para karşılığı yapmadım, vaftizlerden bile para almıyorum; düğünlerden, nişanlardan para almıyorum. Ermeni cemaatine ve herkese açtım kapılarımızı, gelenimiz gidenimiz, davetlimiz çok oluyor. Bundan 2 ay evvel eski Büyükdereliler ile kendi aramızda bir yemek yaptık. Güzelleştirme derneğinin başkanıyla beraber çok güzel oldu, yakında tekrar yapacağız. Ermeniler de olacak, Müslümanlar da. Hiçbir kilise vakfında olmaz bunlar. Cumhuriyet Bayramı’nda pankart astık, Sarıyer’e kadar kortejle yürüdük, bunları yapmak değişik şeylerdir. İstanbul’daki hiçbir kilise vakfında bunlar olmaz.

İnsanlar kapının önünden geçer, içeride ne olduğunu bilmezdi şimdi herkes geliyor, öğrendiler ve sahip çıkıyorlar, destek veriyorlar. İnsanlar gördüğü yerlere destek verir. Burada iki haftada bir ayin yapıyoruz. Ayinlerden sonra da yemek veriyoruz. Yemek veriyoruz diye bizim cemaatimizden bile bizi eleştirenler var ama biz bildiğimizden şaşmıyoruz. Zannediyorlar ki herkes yemek için geliyor. Öyle bir şey yok. Kilisemize gelenlerin çoğu 45-50 yaş ve üzeri,  gençler pek gelmiyor. Durum böyle olunca; gelenlerin şekeri, tansiyonu var. 9’da kiliseye geliyor, saat 12’de bittiği zaman ağzına bir parça bir şey atmak istiyor. Doğal olarak biz bunun için burada yemek veriyoruz, ayıp bir şey değil ki etrafımızda bizi çekemeyen insanlar var eleştiriyorlar.

Sizin bu farklı çalışmalarınıza neden tepki gösteriyorlar?

Biz burayı çok zor şartlarla aldık. Ateşten bir gömlekti ve ben 75-80 bin lira bu kilisede avukat parası ödedim. Ama sonunda bugünkü haline getirdik kiliseyi. Mahkemelik olduğum insanlar bile şimdi bu kiliseye geliyorlar. Bu kilisede çok yenilikler yaptım. Güzelleştirme Derneği ve Sarıyer Belediyesi’nin de destekleriyle Nubar Terziyan Sokağı’nı yaptık. İmza topladık, meclisten geçti ve bu imza geçerken de yalnızca CHP değil AK Parti de oy verdi “evet” dedi. Biz hiçbir şekilde ‘Biz bu partiliyiz’ demiyoruz. Ben kendi çocuklarıma ve eşime de diyorum ki oy kullanacağınız zaman kendi hür iradenizle oyunuzu kullanın. Biz kilise olarak da şu partiye yakınız, şu partiye oy verin demedik kimseye. Herkes bizim dostumuz bana AK Parti de yardım ediyor, MHP de, CHP de. Tabi şimdiki belediye imkanları CHP’de olduğu için sağ olsun Şükrü Başkanımız da çok beyefendi bir insan. Biz ne dersek kırmıyor. Sonuçta bu kilise kendi babamızın malı değil, memleketin malı. Güzel tutmak, ayakta tutmak lazım şuraya iki tane turist fazla gelse daha güzel olur, bizler bu zihniyetle iş yapıyoruz. Kilisemizi ele geçirmek isteyenler var cemaatimizde. Yaklaşık beş senedir uğraşıyorlar, onların bazıları dert içinde ama biz buradayız.

Kiliseden nasıl bir menfaat sağlanabilir? Neden ele geçirmeye çalışılıyor?

kilise2

Güç anlamında. Şöyle ki bize  5737 sayılı kanunla devletin çıkarmış olduğu 1936 beyannamesinde kayıtlı olan mülkleri azınlıklara geri verin dediler. Biz de 36 beyannamemizde ne kayıtlıysa müraacatını yaptık sonrasında da mülkler aldık. Devlet bize hakkımız olan mülkleri verdi.
Bizimle uğraşmalar mezarlık olayında oldu. Hastanenin yanında mezarlık vasıflı yerimiz var. “Burayı bize ver” dediler. Ben de dedim ki “Size niye vereyim?” Gazetelerde sahte haberler çıkardılar ‘Murat Süme 6 milyon dolara satıyor’ diye. Şu anda bazı kişilerle mahkemeliğiz. Bana orada inşaat yapmak için çok teklifler oldu. Ben de bir prensip kararı aldım, cemaate de küsmüştüm. Dedim ki ben olduğum müddetçe burayı inşaata açmayacağım, mezarlık olarak devam edecek. İstanbul’un en güzel mezarlığı yapacağım orayı Allah kısmet ederse. İstediklerinde vermedim ve bana; “Biz aramızda bir protokol yaparız sen ver, korkma” dediler. Vermeyince cemaatte bazı kişilerle ters düştük. Olabilir vakfım için herkesle ters düşebilirim. Gayet iyi gidiyoruz vakfımızın başındayız, çok şükür iyiyiz demek ki doğru bir karar almışız. Bu anlattıklarımın detayları da var, gerekirse evraklarıyla açıklarım ileriki tarihlerde.

“Burasını halka açtık”

Kilisemizin senede bir gün yemeği vardır, yani senede bir gün kilisemizin isim günü olur. Adettir; kiliselerde su verseler para alırlar, biz onları kaldırdık, biz yemekte de para almıyoruz tamamen halka açtık burayı. Eşim de burada Suriyeli göçmenlere, kaçarak gelmiş göçmenlere gıda ve kıyafet dağıtımı yapıyor. Hep alıp alıp dağıtıyoruz. Kendisi bu işi Patrikhane adına yapıyor.
Belediyeden ve sosyal yardımlaşma vakfından da destek geliyor. Kaymakamlık kanalıyla cemaatimizdeki ihtiyaç sahiplerine yardım sağlıyoruz. Ayinlerimiz kalabalık oluyor. Çoğu semt kiliselerine gidin pazar günleri ancak 10 kişiyi görebilirsiniz, bizde en az 40-45 kişi oluyor. Cemaat genelde bizi tercih ediyor, biz de insanlara güzel davranıyoruz.
Biz dini yönden bir şey yapmıyoruz. Vakıf yöneticisi olarak kilisenin malına, mülküne mukayyet olmamız önemli, kira gelirlerini artırmamız önemli, burasını temiz tutmamız kapıyı açık tutmamız, her şeyin eksiksiz olması çok önemli. Ondan sonrası da rahiplerin işi. Rahibimiz yenidir, çok değerli bir rahip bayağı bir uğraşıyor burası için.

Kilise tarihinden bahseder misiniz?

kilise3

1848 yılında Kevork ve Garabet Karakahya kardeşler tarafından Büyükdere’de kurulmuş. Bu kardeşlerin Bahçeköy’ün orada kereste-tuğla fabrikaları varmış. Fabrikadaki işçiler Anadolu’dan gelmişler buraya. Hem fabrikada yatıyorlar hem de çalışıyorlarmış. O zamanlarda insanlar dini vecibelerini çok iyi yerine getirdikleri için cumartesi öğlen yola çıkıyorlarmış Yeniköy’deki kiliseye yürüyerek gidip Pazar günü ibadetlerini yapıyorlarmış. Akşam da yola çıkıyorlarmış dönmek için pazartesi de çalışmıyorlarmış. Kevork ve Garabet kardeşler demiş ki “Bu böyle olmayacak çalışanlar yollarda rezil oluyor”. O zaman ki padişahtan izin almışlar. Abraham Paşa’nın desteği ile burada bu kiliseyi yapmışlar.
Kilisemizin aslında mimari olarak hiç bir önemi yok. Sıradan ahşap bir yapı. Büyük yangın zamanında burası yanmış, depremde yıkılmış iki kez büyük çaplı onarım görmüş. Dış kısmı sıva yapılmış ama içi halen ahşap. İşte bu şekilde bu zamana kadar gelmiş. Allah kısmet ederse bu sene içerisinde biz köklü bir tamirat yapacağız. Deniz kenarında olmasından da ötürü kilise durduğu yerde neredeyse eriyor. “Kayıtlı 576 tane seçmenimiz var. Bu seçmenlerin hepsi gelip oy kullanmayabilir ama biz buraya geldikten sonra onları kilisemize kaydettirdik, adresleri telefonları var, istediğimiz zaman ulaşabiliyoruz. Sarıyer bölgesinde de 5.300 kişi var. Dört tane Doğu Ortodoks Ermeni Kilisesi var. Biz Türkiye Ermenileri Patriği’ne bağlıyız. Bu 4 kilise içerisinde cemaatleri bölüşüyoruz.

Vakfın kurulma sürecinden bahseder misiniz?

Biz gayri müslim azınlıkların vakıf senedi yok. Bugün Türkiye’de bir vakıf kurmaya kalkarsanız, bir vakıf senedi yapacaksınız bunun bedeli 50 bin lira. Bizim böyle değil, bize devlet 1936 senesinde demiş ki; “Bir beyanname verin” yani bu vakıf beyannameye bağlı. Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlıyız fakat Vakıflar Genel Müdürlüğü bize şunu yap, bunu yap demez kontrollerimizi yapar. Vakıf yönetim kurulumuzla kendimizi idare ederiz. İcraatlarımızı yönetim kurulumuzla karar verip yaparız, yanlış bir şey yaparsak Vakıflar Genel Müdürlüğü müdahale eder. Bu kilise 1848’den beri var aslında. O zamanlarda da “Nizanname” vardı. 1936’dan itibaren vakıflar kuruldu.

Bu vakıfta yönetime geçtikten sonra kilise ve cemaat için neler yaptınız? 

kilise1

Yönetimden arkadaşlarla kilisenin içinde bir konser düzenlemeye karar verdik. Şan konseri olsun dedik, dini müzik de olmasın çünkü kaymakamımızı, müftümüzü belediye başkanımızı davet edeceğiz. Haliyle kilise müziği olmayacak, kimse sıkılmayacak. Bunun için 30 Mayıs’ı uygun gördük. Konserin ardından arka bahçemizde kokteyl vereceğiz. Cemaat ve devlet erkanını birleştirecek bir etkinlik olacak. Buna benzer başka şeyler de düşünüyoruz. Benim amacım kilisemizi açmak yani kapalı kutuyu açıyoruz ortaya koyuyoruz. Mesela bazen arka bahçeye giren oluyor, benim buradan komşularım arıyor “Murat Abi buraya biri girmiş sizin adamınız mı?” diye soruyor ben “Haberim yok” diyorum giriyorlar, onlar çıkarıyorlar.

Sarıyer’de yeterli hoşgörü ortamını görüyor musunuz?

Evet. Önceden Sarıyer’de gayrimüslimler çoğunluktaydı dolayısıyla eskiden beri halk Sarıyer’de gayrimüslimlere çok alışık. Hiç sıkıntı çekmiyoruz. Herkes bizi tanıyor ve seviyor, kiliseyi sahipleniyorlar.

SARIYER GAZETESİ/ ÖZEL RÖPORTAJ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir