Güzel Sarıyer’de Medeniyet Kanla Lekelenmemeli!
Ben bir İstanbul çocuğuyum. Osmanlı İmparatorluğu zamanında asırlarca İstanbul’da yaşamış olan ailem nedeniyle de İstanbul’un yerlilerinden sayılıyorum. İstanbul’un bir çok ilçesinde ve semtinde geçti hayatım; Gerek işim, gerek uğraşlarım dolayısıyla pek çok farklı semtinde ayrı ayrı anılarım, yaşanmışlıklarım var… Ama Sarıyer bir başka oldu benim için.
Çocukluğumda Telli Baba ziyaretlerine gelen gelinlere eşlik ederken geçtiğim, GSM sektöründe faal iken sokaklarını arşınladığım Sarıyer’den başka bir Sarıyer! Eskiden olduğundan çok daha kalabalık, ama bir o kadar da modern bir çizgi yakalamış, yine de sıcak kanlı insanların ilçesi Sarıyer; medeniyetin her an yaşadığı ender ilçelerden Sarıyer! Değişik bir çok nitelendirmesi olsa da bence medeniyet, farklılıkların uyum içinde birlikte yaşaması, hayat bulmasıdır. İşte ben Sarıyer’de bunu yaşıyor, bunun için de Sarıyer’i çok seviyorum.
Denizin huzur veren mavisine bakarken parktaki bankın altında güneşin sıcaklığının gölgede kestirerek keyfini çıkartmak için uzanmış uyuklayan bir köpek, onun iki adım ötesindeki kayalıklarda, kendisi gibi yavru olan bir diğeriyle oynayan kedicik, az ileride elindeki poşetten çıkarttığı kuru ekmeği parçalayarak balık ve martılara atan emekli bir bayan ve bankta oturmuş elindeki gazeteye göz gezdiren yılların izlerini yüzünde taşıyan bir Sarıyerli…
Bu resmi gözünüzde canlandırdığınızda huzur ve medeniyetin yanında çok önemli bir şey şey daha hissedersiniz fazlasıyla; mutluluk! Hani “Bana mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diye sormuş ya Nazım Hikmet Abidin Dino’ya; Sarıyer’de mutluluğun resimleri her saniye canlı canlı yaşanmakta!
“Bir semtin sokak hayvanları sizden kaçmıyorsa, orada yaşayın. Çünkü komşularınız güzel insanlardır.” demiş, yanlışım yoksa Goethe.
İşte Sarıyer de, güzel insanların ilçesi! Böyle bir medeniyetin hayat bulduğu, mutluluğun resimlerinin her an için var olduğu güzel Sarıyer, Sarıyer’in güzel insanları ve sokaklarındaki hayvanları, parkları, ormanları… Gel gör ki, bütün bu ayrıcalığın, medeniyetin, yaşamın son bulacağı, Sarıyer adının silinip KANLIYER olacağı günler kapıda. Bugünlerde hayata geçmesi için yapılan doğa katliamlarına devam edilen KISIRKAYA’daki İstanbul Sokak Hayvanları Rehablitasyon Merkezi tamamlanırsa; hem doğası, hem medeniyeti, hem mutluluğu, huzuru son bulacak Sarıyer’in ve KANLI bir kapkara bulut örtecek üzerini! Ve KISIRKAYA, tarihte eşi benzeri görülmemiş, hem doğa ve hayvanlar, hem yaşam ve mutluluk, hem de medeniyetin katledilişinin KOSKOCA BİR ANITI olarak yükselmiş olacak Sarıyer’de!
Oysa ki, bir caddeye, bir sokağa, bir bahçeye orada yaşayan canlılardır hayat veren. İnsanının yanında mırıldanarak bacaklara sürtünmeye çalışan bir kedi, sahibinin yanında “hazır ol”da oturmuş bekleyen ya da duvarın dibinde bulabildiklerini yemiş olmanın sevinci ve karnını doyurmuşluğun huzuruyla duvarın dibinde uyuklayan bir köpektir yaşam; ağacın dalları arasında hoplayıp zıplarken cikleyen bir kuşun sesidir… Ama KISIRKAYA, öncelikle sokaktaki tüm kedi ve köpeklerin toplanarak soğuk, ışık bile girmeyecek beton hücrelere hapsedilmesi prensibi ile inşa edilmiş bir MORG’dur aslında!
Bunun yanında KISIRKAYA’nın inşasına hazırlık dönemlerinde meclis gündemine gelerek kabul edilmiş olan yönetmelikler incelendiğinde asıl hedefin, yaşamlarımızın ayrılmaz bir parçası olarak benimsemiş olduğumu canlıların, vicdanlarımız, merhamet duygularımız ve malesef insani değerlerimizin de kanla ezilip geçilerek öncelikle deney hayvanı olarak nice işkencelere maruz bırakılacağı, sonrasında daha başka insanlık dışı uygulamalara da açık olunacağı yadsınamaz bir gerçektir.
Bu elbette ki tüm insanların, insalığın sorunudur ve karşı çıkmak herkese düşer. Ama başı çekmesi gerekenler en başta Sarıyerlilerdir. Bu kadar güzel, böylesi medeni ve huzurla dolu bir ilçenin adının lekelenmesine, KANLIYER olmasına ve kim bilir hangi çıkar sahiplerinin menfaatlerine kanlı gözyaşlarıyla ortak olmaya tüm insanlık YAŞAM ADINA itiraz etmelidir!
Başta tüm Sarıyerliler, bu güzel ilçelerine sahip çıkmak zorundadır. Yapılacak bu yanlışın, akacak bu kanın, bu zulmün önüne geçip HAYIR diye haykırmalıdırlar!
Başı onlar çekmelidirler; kendi yaşamlarına ve yaşadıkları bu güzel ilçeye bunu borçlu oldukları için. Biliyorum ki, başı Sarıyer çekerse nice İstanbul ilçesi ve Türkiye’nin nice duyarlı ili de onları yalnız bırakmayacak ve bu yanlıştan vaz geçmek için geç olmayacaktır. Medeniyete, mutluluk ve huzura hep birlikte sahip çıkılmalıdır; henüz geç değildir. AMA YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR! KISIRKAYA’YA HAYIR DEMEK İÇİN, BU YANLIŞLA İNSANLIĞI, DOĞAYI, YAŞAMI EZDİRMEMEK İÇİN LÜTFEN HERKES SES VERSİN; SESİNİ YÜKSELTSİN; “KISIRKAYA’YA HAYIR, YAŞAMIN KATLEDİLMESİNE HAYIR!” Ve lütfen Sarıyer başı çeksin, insanlık onları takip edecektir!…